
AIKPAAZADE. OSMANOULLARI’NIN TARH. 2003
.pdfAşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi
göndürdi kim "Varun, ol kulum feth itdügi hisa.rları bek len." didi. Ol begler vardılar, Adana'ya indiler. Kimse gel medi. Yürüdüler, andan Mis'e vardılar. Cihan suyunun kenarında Gündüzoglı Muhammed Beg ve Üzeyiroglı Mekki Beg ve Ramazanoglı 'Ömer Beg ve bir niçe Varsak begleri dahı buluşdılar. 'Azim cengler olundı. Gündüzog lı'nun başın kesdiler. Ramazfmoglı'nı tutdılar, padişah-ı Rum'a göndürdiler. Döndiler, Adana'ya geldiler, sohbete meşgul aldılar.
Bu hal Haleb'de olan leşkere ma'lum oldı. Bunlar dahı Mısır sultanına habar bildürdiler kim "Biz Rum padişahı nun leşkerine karşu turamavuz." didiler. Mısır sultanı da hı leşker-i 'azim cem' itdi, hazineler dökdi, eyü leşker gön dürdi. Geldi, Haleb'deki leşkere kavuşdı. [265] Padişah-ı Rum dahı Anatalı beglerbegisine habar göndürdi: "Bir ni çe sancag er cem' idün, varun evvel Adana'da olan kulla ruma siz dahı yardım idün" didi. Beglerbegi dahı leşker cem' itdi, Eregölü'ye [Eregliye] vardı, oturdı, tena'uma ve sohbete meşgul oldı. Sekiz ay Haleb'de olan leşker bildi kim Rum leşkeri sohbete meşgul oldı, yöridiler, Bakraz ta gını aşdılar. Cihan suyunun kenarına geldiler. Suya köpri yapdılar. Ayas hisarında toplar dökdiler, azıklar koydılar, topların çekdürdiler, Adana köprisinün başına geldiler. Adana'da olan leşkere habar oldı kim: "Uş yagı irişdi. Mu sa Beg'ün ve Mustafa Beg'ün başların kesdiler. Ferhad'a habar oldı; ata bindi. Atta dahı oturamadı, gine düşdi. Ol dahı baş virdi. Baki leşker kim ele girdi, kırdılar, ba'zısını dahı ipiere dizdiler, Haleb'e göndürdiler ve Mısr'a gön dürdiler. Adana hisarınun üzerine kondılar. 'Askerlerinün [384] üzerine handak kesdiler. Hisara toplar kurdılar, cen ge meşgul aldılar.
Nazm
Şular kim düşmanından gafil oldı Virür başın muradsuz magbun oldı
Atın düşman biner evi yıkılur 'Adlilar şad dostlar mahzun oldı
582
Çevriyazı: Haza Menakıb u Tevar1h-i Al-i Osman
'Aşıki kudretün işi 'acebdür Hakikatde kamusı ma'h1m aldı
Bunun tarihi hicretün sekiz yüz toksanında Safer ayınun gurresinde vaki' aldı.
BAB [180]
Anı beyan ider kim Rfım padişahına habar oldı kim ol hisar bekleyen kullarını kırdılar gaflet-ile.
Rum padişahı dahı: "Leşker kırmak ve kırmamak 'aceb ol maz." [dedi.] Anatalı beglerbegisi Hersekoglı Ahmed Pa şa'ya emr itdi kim: "Tiz varun ol hisarda bekleyen kullaru ma yardım idün." Bunlar dahı yörüdiler, Adana'ya indiler. Ekser sipahi yayak idi, azıkları yok ve yarakları yok, aç ya lıncak düşmana karşu turdılar. Hisar halkı hisardan çıkdı lar, topların [385] bozdılar.
,Aşıki di menakıb bunda kalsun Yazarn bu ham dahı andugumdan
Muhammed Han oglı Bayezid Han Diyem gazaların bildügümden
İlahi Al-i 'Osman nesli hak Kalalar ta kıyamet hükm-i mutlak
Ve her kim diye bu du'aya amin İde her korkudan Hak anı emin
BAB [181]
SÜ'AL.- İy derviş! Bu Al-i 'Osman'un tevarihlerin ve me nakıbların ki yazdun ve ya bunlarun 'ömürlerin ve saltanat ların bilür misin?
CEVAB.- Beli, bilürem. Asl-ı tevarihde gördümdi. 'Osman-ı Gazi'nün 'ömri altmış tokuz yıl aldı ve otuz beş
583
Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi
yaşında Karacahisar'ı feth itdi. Yigirmi altı yıl 'Osman-ı Ga zi didiler. Vefatma sebeb; ayagında zahmet var-ıdı, ol baha ne oldı. Allah rahmetine vardı.
Bunun oglı Orhan-ı Gazi'nün 'ömri seksen iki yıl oldı. Atası vefatında kırk biş-idi. Ve atası vefatından sonra otuz sekiz yıl hutbe okundı. [386] Üç yıl dahı atası hayatında vir mek almak hüküm bunundı. Dahı vefatma sebeb ayagı zah meti idi. Allah'un rahmetine kavuşdı.
Bunun oglı Murad Han-ı Gazi'nün 'ömri altmış sekiz yıl ol dı. Atası vefatında otuz yidi yaşında-y-ıdı. Bunun dahı otuz bir yıl hutbesi okundı. Vefatma sebeb Laz kıralı ograşında şehld oldı. Allah rahmetine vardı.
Ve bunun oglı Bayezid Hankim ana Yıldırım Han dirler, bunun 'ömri altmış yıl oldı. Atası vefatında kırk dört yaşın da-y-ıdı. Bunun dahı on altı yıl hutbesi okundı. Vefatma se beb Temür ograşı oldı.
Ve bunun oglı Muhammed Gazi'nün 'ömri kırk sekiz yıl. Atası vefatında on sekiz yaşında-y-ıdı. Bunun dahı yigirmi bir yıl hutbesi gah Amasiyye vilayetinde, ahir cümle vila yetde hükm itdügi vaktin hutbesi yigirmi bir yıl ternam okundı. Ve bunun dahı vefatma sebeb, Edrene'de ishal oldı. Tabibler [387] 'ilac idemediler. Allah rahmetine vardı.
Ve bunun oglı Murad Han-ı Gazi'nün 'ömri kırk tokuz yıl oldı. Atası vefatında on sekiz yaşında-y-ıdı. Bunun otuz bir yıl hutbesi okundı. Ve bunun dahı vefatma sebeb bir gün seyrana çıkmış-ıdı, seyrandan gelürken başum agrır, didi. Ve birkaç gün başı zahmet itdi. Allah rahmetine vardı.
Ve bunun oglı Sultan Muhammed Han-ı Gazi'nün 'ömri elli bir yıl oldı. Ata vefatında on yidi yaşında-y-ıdı. Bunun dahı otuz yıl hutbesi okundı. Vefatma sebeb ayagında zah met var-ıdı. Tabibler 'ilacında 'aciz aldılar. Ahir tabibler cem' aldılar, ittifak itdiler, ayagından kan aldılar; zahmet ziyade oldı. Şerab-ı farig virdiler. Allah'un rahmetine vardı.
Nazm
Tabibler şerbeti virdi hana
O han içdi şerabı kana kana
584
Çevriyazı: Hfıza Menakıb u Tavarih-i Al-i Osman
Cigerin togradı şerbet o hanun Hemin-dem zar itdi yana yana [3881
Didi niçün bana kıydı tabibler Boyadılar cigerüm canı kana
icabet itmedi tabib şerabı Tirnarları kamu vardı ziyana
Tabibler hana çok taksirlık itdi Budur togrı kavil düşme güruana
Du'a it 'Aşıki bu han hakkında Ki nur-ı rahmete canı boyana
İlahi cümle oglın pir görsün Ogul oglanları gelsün divana
Diyenler bu du'a hakkında amin Cihan afetlerinden olsun emin
BAB [391] [182]
Anı beyan ider kim Sultan Bayezid Han'un karındaşı Sultan Cem ahir niçe oldı?
Vardı, Mısr'a gitdi. Mısır'dan Mekketullah'a vardı. Mek ketullah'dan gine Mısr'a geldi. Mısır'dan kafire gitdi. Fi renk beglerine vardı. Firenkde olurken karındaşı Sultan Bayezid firentolar göndürdi, harçlanurdı. Kafir beglerinün re'isi Rinpapa kefere cem' olup kasd itdiler kim Sultan Cem'i vilayet-i İslam'a çıkaralar. Fikir itdiler, "İkiden hali degül: Babasınun memleketine malik ola veya olmaya. Eger olacak olursa gine bizüm üzerimüze çeri çeker, gelür. Ve eger olmazsa bize gayretdür. Zira dirler ki bunca kafir begleri cem' aldı, sındı." dirler. Bilahare [392] helak itmek murad idindiler. Başını agulu ustura-y-ıla yülidiler. Başı ve cemi'i gövdesi şişdi; 'ilaca kabil olmadı. Allah rahmeti ne vasıl aldı. Ve öldükden sonra kafider tabutu kurşunla yup tabut içinde kadid itdiler. Şehid oldugını Sultan Baye zid işitdürdiler. Yas itdi. Mecmu' 'ulema ve suleha 'azalar
585

Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi
itdiler. Ve 'ulemaya ve fukaraya ve sadata mübalaga akça lar üleşdürdi. Rf:ıhı-çün du'alar itdiler. Andan sonra Sul tan Bayezid murad idindi ki Sultan Cem'ün tabutını bun da getürmek diledi. Kafider virmeyüp didiler kim "Bizüm muradumuz 'Osman neslinden bizüro diyarumuzda bir kimse olmakdur." didiler. Ahir Sultan Bayezid hazretleri ikdam idüp adamlar gönderüp getürdi. Geliyorurken sa dat ve 'ulemadan ve fuzaladan karşu çıkdılar. Ta'zimler ve tekrimlerle getürüp Bursa'da kardaşı Sultan Bayezid türbesinde kodılar.
Bu vakı'anun [393] tarihi hicretün tokuz yüz dördünde vaki' oldı.
BAB [395] [183]
Anı beyan ider kim Sultan Bayezid'üfi hasletin
ve anun zamanında olan 'alimleri ve fukara'yı beyan ider.
Evvel 'ulemadan Hocazade vaki' oldı ve Mevlana 'Aleddin 'Azebi ve Seyyidzade Seyyid Hamididdin ve Mevlana Kes teli ve Hatibzade ve Ma'nisazade ve Büsarnzade hep bun lar fazıl kişilerdi, bunlar vaki' oldı. Ve fukaradan Şeyh Mus tafazade-yi Karamani ve Şeyh İlahi Simavi vaki' oldı. Ve bunlarun emsali 'azizler dahı çok vaki' oldı.
Amma haslet-i Sultan Bayezid [3961 Edrene'de bir 'imaret yapdı. Ve her yıl üç bin beş yüz fülori Mekke'ye Kuds-i şerif'e ve Halilürrahman'a ve Medine-i
Resul'e ve Ka'betullah'a gönderür idi. Ve kendünün 'adeti buydı-kim seyyidlere bin fülori kendi mübarek eliyle üleşdürür idi. Ve her şehirde
kim olurdı, atası dedesi
[gibi] fukaraya akça üleşdürür idi. Rahmetullahi 'aleyh. [!]
Temmet
586


METİNDE GEÇEN KAVRAM VE TERİMLER
abdalan (-ı Rfım): Abdal kelimesibaşlangıçtaki kendisini Allah yoluna adamış insan manasma gelirken, zamanla tasavvufta dünya düze ninin korunmasında görevli, üstün güçlere sahip evliyalara ad ol muştur. Daha sonra evliya geçinen, bellibir tarikatİn kurallarına ta bi olmayan cezbeli, divane, başıboş dolaşan dervişlere de bu ad ve rilmiştir. Metinde bu kavramınilkdönemine işaret vardır. Osman lı devletininilk dönemlerinde Abdal lakablı bir çok dervişinbulun duğu da bilinmektedir.
ahiyan (-ı Rfım): Anadolu ahileri demek olan bu tabir ile biri tekke ve zaviyelerde şeyh mürid ilişkilerine dayalı tasavvufi yönü, diğeri iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak ilişkelerine dayalı iktisadi yönü olan hemdini-tasavvufihemdeiktisadi sosyalbir zümrekastedilmekte dir. Yaygın olarak şehirlerde örgütlü olmalarıyla birlikte köylere kadaryayılmışlar, Moğol İstiliisı gibibuhranlıdönemlerde siyasive askeribakımdanolumlurol üstlenmişlerdir.
aman (dilemek, vermek): Özellikle harp halinde bulunan iki taraftan mağlup veya zayıf durumda olan tarafın teslim olunciuğu takdirde can emniyetinin temin edilmesi talebi. Bu talep olumlu karşılandı ğında galip taraftan sözlü veya yazılı olarak "aman verilir." Yazılı olarak verilen aman taahhüdü "amanniime" olarak adlandırılır.
azap askeri: Osmanlılardan öncesine kadar uzanan muayyen bir aske ri sınıfın adıdır. Yeniçerilerin ihdas edilmesinden önce mevcut ol duğu gibi yeniçeri teşkilatı ile birlikte de devam etmiştir. Teşkilat yapısı yeniçeriler gibi muntazam olmayıp bir kısım kaynaklara gö re onlara nazaran daha hafif kara ve deniz piyadeleri idi. Düşman la karşılaşıldığında ilk çatışmaya giren bunlar olurdu. Dolayısıyla ordunun önünde yer alırlardı. Düzenli yeniçeri askerinin aksine (metnimizden anlaşıldığı gibi) seferdeçapul yapar müşkilat çıkarır lardı. Bu durum özellikleyenifetihler esnasında karşıtarafınmane viyatım kırmacia rol oynardı. Her vilayette oranın halkından teşkil edilirve çoğu zaman o memleketin ahalisi gibi giyinirlerdi. 2. Mah mud zamanında yeniçeriler ile birlikte ilga edilmiştir.
badyan (-ı Rfım): Metnimiz dışında birkaynaktarastlanmayanbu sos yal zümrenin ne olduğu bütünüyle açıklığa kavuşmuş değildir. Bii ciyankelimesindebiryazım hatasıolduğunuileri sürenaraştırınacı laralınaklabirlikte,kadınlardan oluşanbir sosyal topluluğa, teşkila ta işaretedenbu tabirinbellinisbettetarikatlerle debağıolan derviş ler topluluğu veya uç beyliklerindeki Türkmen kabilelerinin silahlı cengaver kadınlar topluluğu olına ihtimalleri de ileri sürülınektedir.
589
Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi
berat: Osmanlı devlet teşkilatında bazı vazife, tayin, maaş, rütbe gibi konularda devlet tarafından yazılıp verilen resmi yazıların adıdır. Adi emir veya tezkire gibi olmayıp divani yazı ile yazılır ve tuğra basılırdı. Tanzimattan evvel hiçbir vazife ve memuriyetberat veril medikçe geçerli olmazdı.
beylerbeyi: Osmanlı memleketinin idari yapısında önemli yeri olan beylerbeyi, eyaletin hem askerihem de mülkisorumlulukve yetki lerine sahip valisidir. Başlangıçta Rumeli beylerbeyi olarak bir tane iken daha sonra buna Anadolu beylerbeyliği ve daha sonra fethedi len diğer memleketlerin-vilayetlerin beylerbeyleri ilave oldu.
biat: Müridin şeyhine ona sadık ve bağlıkalacağına,iradesini ona tes lim edeceğine dair verdiği söz.
börk: Genel anlamı ile başlık demek olan börkün tek bir şekli bulun mamaktadır. Meslek gruplarına, memuriyet durumlarına, tarikatle re göre farklı farklıdır. Hatta tahta geçen Selçuklu ve Osmanlı hü kümdarlarının kendilerine mahsus yeni başlık şekilleri icad ettiği de görülmüştür. Lal renginde açık kırmızı börk giyen Beylikler dö nemindeki beylerden ayrı olmak isteyen Orhan Gazi, kendisi ve maiyeti için ak börkü seçmiştir. Yeniçerilerin beyaz çuhadan veya keçedenyapılan vekendisinehas bir şeklibulunanakbörkü de ay nı dönemde ihdas edilmiş ve adına elif börk adı verilmiştir.
Burak: Hz. Peygamber'in Mirac, yani göğe yükselirken bindiği, mahiyeti tam bilinmeyen binitinin adı.
celeb: Koyun tüccarı anlamına gelenbu kelime aynızamanda küçüm seme ve tahkir manası da taşır. Metinde bu anlamdadır.
çıtak:Rumeli'ninbozukbirTürkçekonuşankarışıkMüslüman unsur larına verilen addır. Akkoyunluların Osmanlıları Çıtak diye tahkir edip yalnız kendilerini gerçek Türk saydıkları ve bu savaşı Türklü ğün Çıtaklıkla mücadelesi olarak kabul ettikleri rivayet edilir.
çift akçası: Araziden alınan vergi çeşitlerindenbirisidir. Resm-i çift de denilir. Kanunen iki öküzle işlenebilecek yerler çift itibar edilirdi. En fazla57, en az 22 akça miktarı idi.
danişmend: Medrese tahsili görenler için kullanılan bir tabirdir. Bun lardan imtihancia muvaffak olanlar mülazim ismi ile terfi ettirilir, başarılı olamayanlar tedris yoluna giremezler, çoğunlukla kaza yargıya geçerlerdi. Geniş anlamıyla ilim yolunda olanlara bu adın verildiği de görülmüştür.
darüşşifa: Tıp tahsilinin de görüldüğü hastahane.
ders-i am: Medrese öğrencileri yanı sıra camilerdehalka açık ders ver me (ders-i am etme) yetkisine de sahip müderris için kullanılan bir unvandır. Dersiam olabilmek için medreseden mezun olup icazet aldıktan sonra bir imtihana daha girmek gerekiyordu.
590
Metinde Geçen Kavram ve Terimler
dizdar: Kale muhafızı. Osmanlı tarih kaynaklarında daha ziyade kale nin sorumlu amiri, "kale ağası" anlamında kullanılan önemli bir vazifedir.
emanetçi (emin): (Metinde) yeni fetlledilen kale ve memleketlerin in san ve emlakini kayda geçirme hususunda görevli, bu hususta ken disine güven duyulan sorumlu kişi.
emir-i alem: Eyaletsancaklarınımuhafaza eden görevli. Mevkii önem liydi ve teşrifatta yeniçeri ağasından sonra gelirdi. Sancak beylikle rinden biri boşaldığında, yeni sancak beyine sancağı eliyle o verirdi.
gaziyan (-ı Rum): Anadolu gazileri anlamını ifade eden bu tabirdeki din merkezli gazi kelimesi ile cihada katılan ve yararlılık gösteren mücahid anlamından ziyade daha dar anlamı ile gönüllü veya üc retli ordudaki veya büyük şehirlerdeki belirli bir muharip güç kas tedilmektedir. Eski Türk ananelerine bağlı alplerin şehirleşmiş ve İslamiananelerebağlanmış hali olarak da değerlendirilmektedirler.
gedik: Askeri alanda savaşçı sınıfından sayılmadığı halde terfi ederek zabit olabilen topçu ve kale muhafızları gibi askeri sınıfların kadro ları için, ayrıca idari alanda Osmanlı sarayında bellibir görev ve im tiyaz manası için kullanılmıştır. Osmanlı hukukunda imtiyaz ve in hisar esasına dayalı tasarruf hakkı anlamında da kullanıldığıvardır.
hil'at giydirmek: Padişahlar ve sadrazamlar tarafından taltif ve terfi alameti olarak verilen kaftan. Hilat üst elbisesi, kaftan anlamında dır. Hilatin dokuması, kumaşı verilecek şahsın durumuna, hizmeti ne ve mevkiine göre değişirdi. Hilati sadrazarnlara padişahlar giy dirirlerdi. Bu adet 2. Mahmud zamanına kadar devam etmiştir.
ışık: bkz. torlak
kadı: Yargı işlerine bakan devletmemurlarına verilen ad. Kadılıkkuru mu Osman Beyin zamanına kadar çıkmakta ise de bir intizama ka vuşmasıFatihdönemindeolmuştur.Vazifedairesi geniş olup dirıi ve dünyevi işleri kapsar. Toplumdaki bireyler arasındaki anlaşmazlık larda,ayrıcabelediyeve mülkiye işlerinde, kamu yararı gördüklerin de ahlaki bakımdan toplum yaşantısına mudahaleye de yetki sahibi idiler. Kadılar kazaskerlere, kazaskerler de sadrazarnlara bağlı idiler.
kapıcı: Hükümdar sarayının kapılarını bekleyen görevli. Saray mu hafızlığı ve teşrifatçılık gibi çeşitli görevleri vardı. Padişah saray dışında konakladığında da Otağ-ı Hümayun'un kapısında nöbet beklerlerdi.
kazasker: Divanınyargı ve ilmiye teşkilatından sorumlu üyesi. Kuru luş yıllarında görevleri ordudaki askeri, hukuki ihtilafları hallet mek, seferlere katılarak davalara bakmak olan kazasker, zamanla ülke içinde kadıların, müderrislerin tayin, terfi ve azil gibi işlerin den de sorumlu oldu. Başlangıçta Rumeli kazaskerliği mevcut iken zamanla buna Anadolu kazaskerliği de ilave olmuş, bir ara Arap ve
591