1) Sağlıklı olmak:

Hastaya, yatalak olana, kötürüme, felçliye, binek üzerinde kendi başına duramayacak derecede yaşlı olana hac etmek farz değildir. Yani bilfiil haccı kendilerinin yapması farz değildir.

Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)'den rivayetle "Asl" isimli eserde şöyle zikredilmiştir: Kör olan bir kimse, azık binek ve kendisine rehberlik edecek birini bulsa da bizatihi kendisinin hacca gitmesi vacip değildir. Hac, körün sadece malında vacibdir. Eğer malı varsa.

Hasan b. Ziyad, Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)'den şöyle rivayet etmiştir: Kör, kötürüm, ve yatalak olan kişilerin bizzat kendilerinin haccetmesi vaciptir. Ebû Yûsuf ve Muhammed (Rahimehumellâh) şöyle demiştir: Kör olan bir kimse azık ve bineğe malik olursa ve gidiş-dönüşte hizmetini görecek, ona rehberlik edecek biri de varsa bizzat kendisinin hac etmesi farzdır. Yatalak ve kötürüme vacip değildir. Bu iki imama göre, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) istitaat (güç yetirmek)'den sorulunca şöyle cevap verdi: istitaat azık ve binektir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) istitaat'i azık ve binek olarak tefsir etti. Kör olan kişi için bu istitaat vardır. Öyleyse hac etmesi ona vaciptir. Ayrıca körün bi zatihikendisinin haccetmesi gerekir. Şu kadar var ki kendisi yolu bulamaz. Yolu bulması için ona bir rehber lazımdır. Bunlar olduğu zaman haccetmesi gerekir. Sahih olan görüş, azık ve bineğe malik olsa, rehberi de olsa körün haccetmesi üzerine vacip değildir. Yatalak, kötürüm ve eli ayağı kesilmiş olan da böyledir.

Bazıları "sıhhatli olmak" haccın vucup (yükümlülük) şartıdır demişlerdir. Onlara göre bunun gereçkesi şudur: Allâh-u Te'âlâ haccın vacip olması için istitaat'i şart kılmıştır. İstitaat'dan murat teklif istitaatıdır. Bu ise, selametu'l esbab ve'l alatdır. Hac yolculuğu esnasında gerekli olan şeyleri yerine getirmeyi engelleyen afetlerden bedenin salim olması "selametu'l esbab ve'l alat" cümlesindendir. Çünkü hac bedeni bir ibadettir. O halde bedeni selameti (sağlıklı olması) zorunludur. İbn-i Abbas (Radıyallâhu Anh)'dan rivayet edilmiştir ki: Yukarıda zikretmiş olduğumuz ayet-i kerimenin "Oraya yol bulana" bölümündeki "yol" dan maksat, kulun bedeninin sıhhati ve kulun, hacdan engellenmeksizin azık ve bineğe malik olmasıdır. Ayrıca ibadetler, Allâh-u Te'âlâ'nın mükellefe vermiş olduğu nimetlere şükretme hakkı sebebiyle vacip olmuştur. Nimet olan sebep men edilince (yani bedenin sıhhati olmayınca) şükretmekle nasıl teklif olunabilir.

Kör olan bir kimse hac yapmaya kadir olamaz. Çünkü kendi başına yolu bulamaz. Yolculuk esnasında gerekli olan şeyleri yapmaya gücü yetmez. Yatalak, kötürüm de böyledir. O halde bu kimseler kendi haccı edaya kadir olamazlar. Ancak gayr-i muhtar (tercihi olmayan yani başkasının ) kudret ile kadir olurlar. Gayr-i muhtar bir kudretle kadir olan mutlak olarak kadir sayılmaz. O halde mutlak istitaat (hacca güç yetirme ) gerçekleşmez. İstitaat ise haccın vucub şartıdır. Vucubu'l eda (yükümlülüğü yerine getirme) şartı değildir.