
- •1) Müslüman olmak.
- •2) Buluğa ermiş olmak.
- •3) Akıllı olmak
- •4) Hür olmak
- •5) Haccın farz olduğunu bilmek.
- •6) Haccın meydana geleceği bir vaktin bulunması.
- •1) Sağlıklı olmak:
- •2) Haccın edasına hissi bir engelin bulunmaması
- •3) Yol emniyeti
- •4) Bulunduğu yer ile Mekke arasında Seferi mesafe olması durumunda kadının yanında eşinin veya mahreminin bulunması.
- •İhrama nasıl girilir?
- •İhram Yasakları
- •İhramlıya Yasak olup Haccı Bozan Şey
- •Vacip Oluşu
- •Vucup Şartları
- •İhsarın Hükmü
- •İhramdan Çıkmanın Caiz olması
- •İhramdan Çıkmanın Hükmü
- •İhramdan Çıkmanın Caiz Oluşu
- •İhsarın Ortadan Kalkmasının Hükmü
- •İfrat haccinin yapilişi
- •İhrama girince şu fiillerden kaçınır.
- •Vekaletin Caiz Olma Şartları
- •Vekil ne ile vekalete muhalefet etmiş olur. Ve muhalefet ettiği zaman hükmü.
İfrat haccinin yapilişi
İhramdan önce abdest alması veya gusletmesi. Gusletmesi daha faziletlidir. Bu gusülden maksat temizlik olduğu için hayızlı ve nifaslı kadınlar da eğer onlara zarar vermiyorsa guslederler. Tam bir temizlik, tırnakları kesmek, bıyıkları kısaltmak, koltuk altı tüylerini yolmak, kasık tıraşı yapmak, hanımıyla mümkünse ilişkide bulunmak, kokulu da olsa yağ sürünmek, yeni ve beyaz veya yıkanmış alt-üst paştemal giyinmek, "Yeni olan peştemallar daha faziletlidir. " ve koku sürünmek müstehaptır.
Sonra iki rekat namaz kılar. Bu namazın kerahat vakti dışında olması gerekir. Şayet kerahat vaktinde ihrama giriyorsa namaz kılmaz. Vaktin farzı ona kifayet eder. Kerahat vaktinden başka bir vakitte kılacağı bu iki rekat ihram namazının birinci rekatında "Fatiha"dan sonra "قُلْ يَا اَيُّهَا الْكَافِرُونَ"u okur. İkinci rekatta "Fatiha" dan sonra ihlas suresini okur.
Sonra,
اَللّٰهُمَّ اِنِّى اُرِيدُ الْحَجَّ فَيَسِّرْهُ لِى وَتَقَبَّلْهُ مِنِّى
"Allâhım! Hac yapmak istiyorum, onu bana kolaylaştır ve onu benden kabul buyur" der. Sonra, telbiye getirir, telbiyesiyle hacca niyet eder.
Telbiye:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ اِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ
Bu telbiye lafızlarından hiçbir şeyi eksik etmez. Hatta şunu ziyade etmesi sünnettir:
لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ وَالْخَيْرُ كُلُّهُ بَيْنَ يَدَيْكَ لَبَّيْكَ وَرَغْبِى اِلَيْكَ
Hacca niyet ederek telbiye getirince ihrama girmiş olur. O halde ihram: Niyet ve telbiyeden ibarettir.
İhrama girince şu fiillerden kaçınır.
a) Cinsi ilişkiden ve cinsi ilişkiye dair fahiş konuşmalardan
b) Her türlü günahlardan
c) Arkadaşları ve başkalarıyla mücadeleden
d) Kara av hayvanını öldürmekten
e) Kasara av hayvanına işaret etmekten
f) Kara av hayvanının bulunduğu yeri bildirmekten
g) Dikişli elbise giymekten
ğ) Sarık takmaktan
h) Mest giymekten
ı) Başını ve yüzünü örtmekten
i) Güzel kokuya dokunmaktan
Önemine binaen tekrar etmekte fayda görüyorum. Hac veya umre yolculuğuna uçakla giden kardeşlerimizin uçakta verilen yemekten sonra kolonyalı mendille ellerini sildiklerine şahit olduk, bu ceza kurbanı kesmeyi gerektiren bir durumdur. Dikkat edilmelidir. Aynı şekilde Cidde'de uçaktan indikten ve kaza-i haccetten sonra ellerin sıvı sabunla yıkandığına da şahit olduk. Bu sabun da kokulu olduğu için ceza kurbanı gerektirir. Buna da dikkat edilmelidir.
j) Koltuk altı kıllarını yolmaktan
k) Herhangi bir yerinin kıllarını tıraş etmekten
l) Başını tıraş etmekten
m) Tırnaklarını kesmekten
Sabunsuz veya kokulu olmayan sabunla yıkanmakta bir beis yoktur. Şemsiye veya binaların gölgesiyle gölgelenmek caizdir.
Beline kemer takması, para kesesi takması caizdir.
Mekke'ye ulaştığı zaman gusletmesi müstehaptır.
Mekke'ye Mualla kapısı'ndan girer ki, girişinde Kâbe'nin kapısını karşısına alan olsun.
Mescid-i Haram'ın Selam kapısı'na gelinceye kadar telbiye getirmesi müstehaptır. Bu Selam kapısı'ndan, tevazu ve huşu ile telbiye getirerek, bulunduğu mekanın Azametini düşünerek, Tekbir getirerek اَللّٰهُ اَكْبَرُ diyerek, tehlil ederek لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ diyerek ve Peygamber Efendimiz'e Salat-ü Selam ederek, kalabalıkta insanlara lütufkar davranarak ve dilediği şekilde dua ederek (Kâbe'yi gördüğünde yapmış olduğu dua icabet edilir) Mescid-i Haram'a girer.
Sonra, namazda olduğu gibi elleri kaldırarak اَللّٰهُ اَكْبَرُ ve لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ diyerek haceru'l esved'e yönelir, Haceru'l esved'e geldiğinde ellerini onun üzerine koyar ve elleri arasından sessizce Haceru'l esved'i öper. İnsanlara eziyet etmeksizin bunu yapamıyorsa, böyle yapmayı terkeder, Haceru'l esved'e bir şeyi dokundurur ve o şeyi öper, eğer bunu da insanlara eziyet vermeden yapamıyorsa, o zaman uzaktan namazda ellerini kaldırdığı gibi kaldırıp اَللّٰهُ اَكْبَرُ, لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ diyerek ve Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Salat-u Selam getirerek Haceru'l esved'e avuçlarının içiyle işaret eder. Buna istilam denir. (Bu istilam ellerini namazdaki gibi kaldırıp avuçlarını Haceru'l esved'e çevirip "Bilmillahi Allâhu Ekber" diyerek de yapılır. )
Sonra Kâbe'yi soluna alarak Kâbe kapısı tarafından tavafa başlar. Bu tavafa "Kudum tavafı" denir. Eğer bu tavaftan sonra haccın sa'yini yapacaksa tavafın bütün turlarında yani yedi turunda "ıztıba" ve ilk üç turunda "Remel" yapar. Çünkü "ıztıba" ve "Remel" sonrasında sa'y yapılan tavafta yapılırlar.
Iztıba: Üst peştemalı sağ kolunun altından geçirip iki tarafını sol omzu üzerine atmasıdır. Tavafın bütün turlarında yapılır.
Remel: Omuzları hareket ettirerek süratle yürümektir. Eğer izdihamdan dolayı remel yapmazsa durur ve boşluk bulduğu zaman remel yapar. Çünkü Remel'in halefi yoktur. Sünneti yerine getirebilmek için durur, boşluk buldumu remel yapar. Remel sadece ilk üç turda yapılır. Diğer dört turda yapılmaz. Tavafı hatim'in dışından yedi tur olarak yapar. Her uğradığında Haceru'l esved'i ve rukn-i yemani'yi istilam eder. Yedinci turda Haceru'l esved'i istilam ederek tavafı bitirir.
Sonra, Makam-ı İbrahim'de veya mescid'den kolayına gelen yerde iki rekat tavaf namazı kılar. Eğer bu tavafı kerahat vaktinde yapmışsa, bu caizdir. Ancak iki rekat tavaf namazını bu vakitte değil, mubah vakitte kılar. Şayet kerahat vaktinde kılarsa kerahatla beraber caiz olur. Ancak İbn-i Abidin merhum kerahat vakitlerinden üç vakitte, (güneş doğduktan sonra takriben 45 dk.'lık süre, öğle namazına takriben 45 dk. kala ve akşam namazına takriben 45 dk. kala) gayrından dolayı vacip olan namazlara, "ki tavaf namazı, tavafa başlamakla vacip olan yani gayrından dolayı vacip olan namazdır." başlamakla başlanamayacağına dikkat çekmiştir. O halde tavaf namazını mubah vakitte kılmak gerekir. Nitekim bazı alimler kerahat vakitlerinde tavaf namazının olmayacağını, kılınması halinde, mubah vakitte yeniden kılınması gerektiğini söylemişlerdir.
Mekke halkı "kudum tavafı" yapmaz. İhrama girmiş olan "afaki" Mekke'ye uğramayıp Arafat'a yönelirse ve Arafat'ta vakfe yaparsa, "kudum tavafı" ondan düşer. "kudum tavafı"nı terk ettiğinden dolayı herhangi bir ceza gerekmez.
İki rekat namazı kıldıktan sonra, Haceru'l esved'e gelir ve ona istilam eder. Sonra sa'y yapmak için Safa tepesine çıkar. Beytullah'ı (Kâbe'yi) göreceği bir yerde durur. Beytullah'a yönelir ve tekbir getirir, لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ der, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Salatu Selam eder ve ellerini açık bir vaziyette havaya kaldırarak ihtiyacına göre Allâh-u Te'âlâ'ya dua eder. Sonra Merve tarafına doğru sukunetle ile iner. Batn-ı vadiye ulaştığında iki yeşil mil arasında süratle koşar. Buna "Hervele" denir. Batn-ı vadi'yi geçince Merve'ye gelinceye kadar sükunet üzere yürür. Merve Tepesi'ne çıkar ve Safa Tepesi'nde yaptıklarını burada da yapar. Yani Beytullah'a yönelir tekbir getirir, "La ilahe illellah" der, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e Salatu Selam getirir ve ellerini havaya kaldırarak dua eder. Bu sa'y'de bir turdur. Sonra Safa Tepesi'ni kasdederek geri döner, iki yeşil mile ulaşınca süratle koşar sonra da Safa'ya gelinceye kadar sukunet üzere yürür. Ve Safa Tepesi'ne çıkar, ilk olarak orada yaptıklarını yapar. Bu da ikinci tur olur. Safa'dan başlayıp Merve'de bitirecek şekilde yedi tur ile sa'y'i bitirir. Her turda iki yeşil mil arasında süratle koşar.
Sonra Mekke'de ihramlı olarak ikamet eder. Beytullah'ı (Kâbe'yi) çokca tavaf eder. Afaki'nin tavaf yapması mescid-i Haram'da namaz kılmasından daha faziletlidir.
Zi'l Hicce'nin sekizinci günü sabah namazını kılınca Mina'ya çıkmak için hazırlık yapar. Güneş doğduktan sonra Mekke'den Mina'ya doğru yola çıkar.
Mina'da beş vakit namaz kılar. (öğle-ikindi-akşam-yatsı ve sabah namazı) Zi'lHicce'nin dokuzuncu günü yani arefe günü sabah namazını alaca karanlıkta kılınca Mescid-i Hayf'ın yakınına iner. Güneş doğduktan sonra Arafat'a gider, orada ikamet eder. Güneş zail olunca (yani arafe günü öğle namazının vakti girince) Nemire Mescidi'ne gelir, hac imamı veya onun vekili ile, arasında oturtuğu iki hutbeden sonra Cem'i takdimle öğle ve ikindi namazını öğle vaktinde kılar. Bu iki farzı bir ezan ve iki ikametle kılar. Bu iki namazı ancak iki şartla cemeder.
1) İhram
2) Hac imamı
İki farz arasını nafile namazda ayırmaz. Yani öğle namazının farzından hemen sonra, ikinci namazının farzını kılar. Öğlenin son sünnetiyle, ikindinin farzdan önceki sünnetini kılmaz. Eğer hac imamına veya vekiline yetişemezse öğle ve ikindi namazından her birini mutat olan vakitlerinde kılar. Arafat'ta vakfe için zevalden sonra gusletmek müstehaptır. İmamla beraber öğle ve ikindi namazlarını cem-i takdimle öğle namazının vaktinde kıldıktan sonra, vakfe yapacağı yere yönelir. Batn-ı Urene dışında Arafat'ın tamamı vakfe yeridir. Rahmet Dağı'nın yakınında olur. Yüzünü Kâbe'ye çevirerek اَللّٰهُ اَكْبَرُ, لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللّٰهُ der, telbiye getirir ve yemek isteyen biri gibi ellerini uzatarak dua eder. Kendisi, anne-babası ve din kardeşleri için dua etmekte gayret sarfeder. Gözlerinden yaş akması için de gayret sarfeder. Bugünkü vazifelerinde bir noksanlık yapmaz. Çünkü onu telafi etmek özellikle afaki için mümkün değidir. Binek üzerinde vakfe yapmak daha faziletlidir. Ayakta vakfe yapmak, oturarak vakfe yapmaktan daha faziletlidir.
Arefe günü güneşin zevaliyle (öğle namazının vaktinin girmesiyle) bayram günü fecrin doğuşuna kadar Arafat'ta vakfeye yetişen hacı adayı, hacca yetişmiş olur. Uyurken, baygın bir halde iken veya oranın Arafat olduğunu bilmediği halde oraya (Arafat'a) uğrasa vakfesini yapmış olur.
Arefe günü güneş batınca, imam ve onunla beraber insanlar Arafat'tan ayrılırlar. Sukunet üzere Me'zemeyn yolu üzerinden Müzdelife'ye gelirler. Yol esnasında cahillerin yaptığı gibi, insanlara eziyet vererek süratli bir şekilde gitmek haramdır. Bundan kaçınmak gerekir. Müzdelife'ye geldiklerinde "Kuzeh dağı" yakınında konaklarlar. Akşam ve yatsı namazlarını bir ezan ve bir ikametle cem-i tehirle yatsı vaktinde kılarlar. Şayet iki farz arasında nafile kılarsa veya bir işle meşgul olursa, ikameti iade eder. Ebû Hanîfe, İmam-ı Muhammed (Rahimehumellâh)'e göre akşam namazını Müzdelife yolunda kılmak caiz değildir. Kılarsa fecir doğmadıkça onu iade etmesi gerekir.
Müzdelife'de gecelemek sünnettir. Bayram günü fecir doğunca (sabah namazının vakti girince) imam, alakakaranlıkta insanlara sabah namazını kıldırır. Sonra imam ve onunla beraber insanlar vakfe yaparlar. Batn-ı Mühassir dışında Müzdelife'nin her yeri vakfe yeridir. Bayram günü fecrin doğmasıyla, güneşin doğması arasındaki zaman Müzdelife'de vakfe zamanıdır. Bu zaman içerisinde bir an durmakla vakfe yerine gelmiş olur. Vakfe esnasında dua eder, tekbir getirir, lailaheillellah der, telbiye getirir ve Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e Salatu Selam eder. Şeytan taşlamak için gerekli olan yetmiş adet çakıl taşlarını Müzdelife'den toplar.
Hava iyice aydınlanınca, güneş doğmadan önce imam ve insanlar Müzdelife'den ayrılıp Mina'ya gelirler.
Sonra Batn-ı Vadi'den cemre-i Akabe'ye yedi küçük çakıl taşı atar, her taş atışında "Bismillahi Allâhu ekber" der. Cemre-i Akabe'de durmaz. Çünkü sonrasında taş atma yoktur. Taşları atmadan önce yıkar ki, temiz oldukları kesin olsun. Çünkü onlarla bir ibadet yerine getirilmektedir. Pis olan taşları atarsa ona kifayet eder. Taşları baş parmağı ile işaret parmağı arasında tutarak atar. Taş atanla taşın düştüğü yer arasında beş zira (3 mt) mesafe olur.
Cemre-i Akabe'ye ilk taş atışıyla beraber telbiye'yi keser.
Sonra, isterse nafile olarak bir kurban keser. Çünkü hacc-ı ifrat yapmaktadır. Sonra tıraş olur veya saçlarını kısaltır. Tıraş olması daha faziletlidir. Başın dörtte birini tıraş etmesi de yeterli olur. Saçları kısalmak, saç uçlarından parmak ucu miktarı kesmektir. Bir parmak ucu, parmakdaki üç boğumdan birinci boğum miktarıdır. Tıraş veya saçları kısalttıktan sonra, kadınlar dışında ona her şey helal olur. Yani ihrama girmesiyle yasak olan her şeylerin hepsi ona helal olur. Ancak hanımıyla ilişkide bulunması hala yasaktır.
Sonra o gün yani bayram günü veya bir gün sonra yahut ondan sonraki gün Mekke'ye gelir. Yedi tur olarak ziyaret tavafını (haccın ruknu olan tavafını) yapar. Kudum tavafından sonra haccın sa'y'ını yaptığından dolayı ziyaret tavafından sonra sa'yetmez. Eğer kudum tavafından sonra sa'yetmeseydi, ziyaret tavafından sonra sa'yetmesi gerekirdi.
Haccın sa'yını ziyaret tavafından sonraya bırakan, ıztıba ve remel'i ziyaret tavafında yapar. Kudum tavafında yapmaz. Önceden de ifade ettiğimiz gibi ıztıba ve remel, sonrasında sa'y yapılan tavaflarda yapılır.
Ziyaret tavafını yapınca, kadınlar da ona helal olur.
Ziyaret tavafını bu üç (Bayramın 1. 2. ve 3.) gününden sonraya bırakmak mekruhtur. Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)'ye göre ziyaret tavafı bu üç günden sonraya bırakılırsa, ceza olarak "dem" gerekir. Ziyaret tavafını bayramın birinci günü yapmak en faziletli olanıdır.
Ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mina'ya döner. Taşları atmak için orada ikamet eder. Bayramın ikinci günü güneş zail olunca (öğle namazının vakti girince üç cemreye cemre-i ula, cemre-i vusta ve cemre-i Akabe'ye) taş atar.
Bu üç cemreye taş atmaya cemre-i ula'dan başlar, ona yedi taş atar. Her bir taşı atarken "Bismillahi Allâhu ekber" der. Yedi taşı atmayı bitirince orada (cemre-i ula'nın yanında) durur ve dua eder, Allâh-u Te'âlâ'ya hamdeder ve Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e Salat-u Selam eder. Dua'da ellerini kaldırır. Anne-babası ve müslüman kardeşlerinin affını ister. Kural şudur: Sonrasında taş atma olan her taşlamadan sonra orada durur ve bu şekilde dua eder. Sonrasında taşlama olmayan taş atmadan sonra ise durmaz, oradan ayrılıp gider.
Sonra "Cemre-i vusta (orta cemre-ikinci cemre)'ya aynı şekilde her bir taşı atarken "Bismillahi Allâhu ekber" diyerek yedi taş atar. Bu taşı atmasının sonrasında, taşlama olduğundan orada durur ve bir önceki gibi dua eder.
Sonra cemre-i Akabe (son cemre)'ye aynı şekilde yedi taş atar. Fakat orada durmaz çünkü cemre-i Akabe son cemredir, sonrasında cemre yoktur. Bu sebeple sonrasında taş atma da yoktur. Nitekim bayramın birinci günü sadece cemre-i Akabe'ye taş attığından ve cemre-i Akabe son cemre olduğundan orada durmayıp devam ederdi.
Bayramın üçüncü günü de zevalden sonra üç cemreye bir önceki gündeki sıra ile aynı şekilde taş atar.
Bayramın üçüncü günü zevalden sonra şeytan taşlamaları bitirir bitirmez Mekke'ye dönmek isterse, güneş batmadan önce Mekke'ye döner.
Bayramın üçüncü günü güneş batımına kadar Mina'da ikamet ederse, mekruh olup, hiçbir cezası yoktur. Bayramın dördüncü günü o, Mina'da iken fecir doğarsa, üçüncü gün gibi üç cemreye taş atması gerekir. Bu taşları zevalden önce atması caizdir. En faziletli olanı zevalden sonra atmasıdır. Güneş doğmadan atması ise mekruhtur.
Şeytan taşlama gecelerinde Mina'dan başka bir yerde gecelemek mekruhtur.
Sonra Mina'dan Mekke'ye doğru hareket edince, az bir zaman "Muhassab" denilen yerde durur, sonra Mekke'ye girer. Remel ve sa'y etmeksizin yedi turla Kâbe'yi tavaf eder. Bu Veda tavafı (Sader tavafı') dır. Bu tavaf Mekke ehli dışındakilere vaciptir.
Bu tavaftan sonra da vacip olarak iki rekat tavaf namazı kılar. Tavaf namazı hakkında geride zikrettiklerimiz, yapılan bütün tavaflardan sonra aynı şekildedir. Tavafın farz, vacip veya nafile olması, durumu değiştirmez.
Sonra Zemzem'e gelir. Suyundan içer. Su içerken Kâbe'ye yönelir, defalarca nefeslenir, her defasında gözünü kaldırır ve Kâbe'ye bakar, müyesser olursa zemzem suyunu bedenine döker, müyesser olmazsa yüzüne ve başına sürer. Zemzem içerken dilediği şeye niyet eder. İbn-i Abbas zemzem içerken şöyle derdi: "Allâhım! Senden fayda veren ilim, bol rızık ve her hastalığa şifa istiyorum." Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Zemzem suyu içildiği şey içindir."
Zemzem içtikten sonra Kâbe'nin kapısına gelip eşiğini öpmesi sonra da Mültezem'e gelmesi (Mültezem Haceru'l esved ile Kâbe'nin kapısı arasında olan yerdir) göğsünü ve yüzünü oraya dayaması, Kâbe'nin örtüsüne tutunması, dua ederek tazarru'da bulunması müstehaptır. Bu zikrettiklerimiz müstehaptır. Üzülerek ifade edelim ki, bu müstehabı yerine getirmek için, buralarda itişip kakışmak, birbiriyle neredeyse kavga edecek kadar ileri gitmek doğru değildir. Bu cahillerin işidir. Çünkü müslüman kardeşine eziyet etmek haramdır. Müstehabı yerine getirmek için haram işlemek, ancak cahillerin işi olabilir. Bundan sakınılmalıdır. Haceru'l esved'i öpmede de aynı durum söz konusudur. Bu söylediklerimiz erkekler içindir. Ya hanım kardeşlerimiz. Onların bir müstehabı bu şekilde yerine getirmeleri asla ve asla doğru olamaz.
Şöyle dua eder:
اَللّٰهُمَّ اِنَّ هَذَا بَيْتُكَ الَّذِى جَعَلْتَهُ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ اَللّٰهُمَّ كَمَا هَدَيْتَنِى لَهُ فَتَقَبَّلْ مِنِّى وَلاَ تَجْعَلْ هَذَا آخِرَ الْعَهْدِ مِنْ بَيْتِكَ وَارْزُقْنِى الْعَوْدَ اِلَيْهِ حَتَّى تَرْضَى عَنِّى بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
"Allâhım! Şüphesiz ki bu, alemlere mubarek ve hidayet kıldığın beytin (evin) dir.
Allâhım! Ona beni ulaştırdığın gibi, benden kabul buyur ve bunu beytine (Kâbe'ye) son vazifem yapma. Sen benden razı oluncaya kadar ona dönmeyi bana nasip et. Rahmetinle. Ey rahmet edenlerin ey rahmet edeni!" (Merakı'l Felah)
Mültezem, Mekke'de duanın icabet edildiği yerlerdendir.
Kemal İbn-i Humam'ın Hasan-ı Basri'den naklettiğine göre duaların icabet olunduğu yerler on beş yerdir.
1) Tavaf'da
2) Mültezem'de
3) Altın oluğun altında
4) Beytullah'da
5) Zemzem içme yerinde
6) Makam-ı İbrahim'in arkasında
7) Safa üzerinde
8) Merve üzerinde
9) Safa ile Merve arasında sa'y ederken
10) Arafat'ta
11) Mina'da
12)-13)-14) Üç Cemre'ye taş atmada
15) Kâbe'yi ilk gördüğünde
Memleketine döneceği zaman Veda tavafından sonra mescidden çıkıncaya kadar yüzü Kâbe'ye dönük olarak, ağlayarak ve Kâbe'den ayrılmanın burukluğunu içerisinde geri geri çıkar.
Kadın ve Hunsa-i Müşkil geride anlattığımız bütün meselelerde erkek gibidir. Şu kadar var ki, başını açmaz, yüzünü açar. Telbiye getirirken sesini yükseltmez. Tavafta remel yapmaz. Safa ile Merve arasında sa'y ederken iki yeşil mil arasında süratle koşmaz. (Hervele yapmaz) Başını tıraş etmez. Fakat saçlarını kısaltır. Dikişli elbise giyer. Mest giyer. Hayızlı veya nifaslı olduğu zaman, Kâbe'yi tavaf etme dışında bütün vazifeleri yapar. Kâbe'yi tavaf etmek için temizlenmesini bekler.
İhrama girme esnasında kadın hayızlı ise veya o anda hayız olmuşsa, gusleder ve ihrama girer. Arafat'ta vakfe ve ziyaret tavafından sonra (Bu ikisi haccın rukunleridir) hayız olursa, Mekke'den ayrılır. Veda (Sader) tavafını terkettiği için herhangi bir ceza gerekmez.
TEMETTU HACCININ YAPILIŞI
Biz Hanefilere göre temettu haccı yapan iki nevidir.
a) Hedy sevkeden
b) Hedy sevketmeyen
Temettu haccında hedy sevkedenin hükmü, kıran haccı yapan gibidir. Mekke'ye girdiği zaman umre için tavaf ve sa'y yapar. Umreden sonra ihramdan çıkmaz. Bilakis terviye günü hac ihramına girinceye kadar ihramda kalır. Bayram günü sevkettiği hedy'i keser. Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Cabir (Radıyallâhu Anh) hadisinde şöyle buyurmuştur:
لَوِ اسْتَقْبَلْتُ مِنْ اَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ لَمَا سَقَيْتُ الْهَدْيَ وَلَجَعَلْتُهَا عُمْرَةً
"Eğer sonradan olanları tekrar yapacak olsaydım elbette kurban götürmezdim ve bunu umre haline getirirdim." (Fıkhu'l İslami ve edilletuhu)
Bunun anlamı, "İhramdan çıkmak yalnız umre yapmak ve hedy sevketmemekle hasıl olur." demektir. Eğer kurbanla birlikte ihramdan çıkmak mümkün olsaydı, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) "Bunu elbette umre haline getirirdim" sözüyle yetinir ve böylece ihramdan çıkacağını ifade ederdi.
Temettu haccı yapacak olan kişi hedy sevketmek isterse, ihrama girer ve hedy'ini sevkeder.
Hedy sevketmeden temettu haccı yapan:
Mikattan umre ihramına girer. İhrama girmeden önce ifrat haccında anlattıklarımızı aynen yapar. İki rekat ihram namazından sonra:
اَللّٰهُمَّ اِنِّى اُرِيدُ الْعُمْرَةَ فَيَسِّرْهَا لِى وَتَقَبَّلْهَا مِنِّى
"Allâhım! Ben umre yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur." der. Sonra telbiye getirir. Böylece umre ihramına girmiş olur.
Sonra Mekke'ye gelir ve umre için tavaf yapar, tavafa başlarken telbiyeyi keser. Tavafa remel ve ıztıba yapar. Tavafı bitirince Makam-ı İbrahim'de veya mescidden kolayına gelen bir yerde vacip olarak iki rekat tavaf namazı kılar.
Sonra Safa ile Merve arasında ifrat haccında anlattığımız gibi sa'y yapar. Sonra başını tıraş eder veya saçlarını kısaltır. Cinsi ilişki de dahil ihramın bütün yasakları ona helal olur. Artık Mekke'de ihramsız olarak ikamet eder. Terviye günü (yani Zi'l Hicce'nin sekizinci günü) mescid-i Haram'dan mendup olarak ihrama girer. Hac ihramına Harem bölgesinde girmesi şarttır. Mescid-i Haram'dan girmek şart değil menduptur. Çünkü temettu haccı yapan Mekke'li hükmündedir. Mekke'linin hacda mikatı ise Harem bölgesidir. Terviye günü ihrama girmek zorunlu değildir. Arefe günü ihrama girse de caizdir. Terviye gününden önce ihrama girse yine caizdir. Sonra ifrat haccı yapanın yaptıklarını yapar. Şu kadar var ki, "kudum tavafı" yapmaz. Şayet bu temettu haccı yapan hac ihramına girdikten sonra kudum tavafı yapar ve Safa ile Merve arasında sa'y ederse, ziyaret tavafında remel ve Safa ile Merve arasında sa'y yapmaz.
Temettu haccı yapanın şükür kurbanı kesmesi vaciptir. Şayet kurban parasını bulamayacak kadar fakir olursa, hacda üç gün oruç tutar. Umre ihramına girdikten sonra arefe gününe kadar üç gün oruç tutması caizdir. Bu üç gün orucun ihrama girmeden önce ve arafe gününden sonra olması caiz değildir. En faziletlisi bu günlerin Zi'l Hicce'nin yedinci, sekizinci (terviye günü) ve dokuzuncu (arefe) günü olmasıdır. Sair keffaretler gibi bu oruçta da niyetin geceden yapılması şarttır. Bu üç gün orucu peşpeşe tutmakla, ayrı ayrı günlerde tutmak arasında muhayyerdir. Teşrik günlerinden sonra yedi gün daha oruç tutar. Yedi gün orucun hac vazifesini bitirdikten sonra Mekke'de tutulması ile ailesine döndükten sonra tutulması arasında fark yoktur. Her iki yerde de tutulabilir. Ebû Hanîfe (Rahimehullâh) şöyle demiştir: Hac günlerinde son günü arefe günü olmak şartıyla üç gün oruç tutmayanın, teşrik günlerinden sonra yedi gün oruç tutması diye bir şey yoktur.
Üç gün orucu tamamlamadan önce hedy'e (temettu haccının vacip olan şükür kurbanına) kadir olsa veya üç gün orucu tamamlayıp tıraş olmadan yahut ihramdan çıkmadan önce hedy'e kadir olsa ve halen kurban kesim günlerinde ise orucu batıl olur. İhramdan ancak hedy ile çıkar.
Tıraş olup ihramdan çıktıktan sonra, yedi gün oruç tutmadan önce hedy'i bulsa, orucu sahih olur. Hedy kesmesi gerekmez.
Şayet hac günlerinde son günü arefe günü olması şartıyla üç gün oruç tutmasa, bundan sonra oruç ona kifayet etmez. Ona ancak temettu kurbanını kesmesi kifayet eder.
Temettu haccı yapan vacip olan şükür kurbanı bulamazsa ve kurban kesmeden ihramdan çıkarsa, iki kurban kesmesi gerekir.
1) Temettu haccı için şükür kurbanı
2) Kurban kesmeden önce ihramdan çıktığı için kesmesi gerekli olan kurban
Temettu haccının tarifinde ifade ettiğimiz gibi temettu haccı yapan, umre fiillerinin tamamını veya tavafının çoğunu (yani dört veya daha fazla turunu) hac aylarında yerine getiren, sonra da hac ihramına giren ve sahih bir dönüşle ehline dönmeden önce o sene hac yapan kişidir. Birinci ihramdan (yani umre ihramından) çıkması veya çıkmaması durumu değiştirmez.
Temettu haccında, umre ihramına hac aylarında girmesi şart değildir. Bilakis umre fiillerinin tamamını veya umre tavafının çoğunu (dört ve daha fazla turunu) hac aylarında yapması şarttır.
Hac ayları "Şevval", "Zi'l Kade" ve "Zi'l Hicce"nin ilk on günüdür.
Bir kimse Ramazanda umre ihramına girip, umre tavafından üç tur yapsa, sonra "Şevval" ayı girse, umre tavafında kalan dört turu bu ayda yapsa ve o sene hac yapsa temettu haccı yapmış olur.
Bir kimse umre tavafının çoğunu hac aylarından önce yapsa, ve o sene hac yapsa, temettu haccı yapmış olur. Bu kimse müstakil bir umre ve mustakil bir hac yapmış olur. Temettu haccı yapana vacip olan kurban, bu kişiye gerekmez.
Temettu Haccının Bozulması
Temettu haccı İlmam-ı Sahih ile bozulur.
İlmam-ı Sahih: Umreden sonra memleketine dönmesi ve Mekke'ye dönmesinin üzerine hak olmamasıdır.
İlmam-ı Sahih, temettu haccı yapan ve hedy sevketmeyen hakkında söz konusudur. Temettu haccı yapanlardan hedy sevkeden için İlmam-ı Sahih söz konusu değildir. Onun ehline dönmesi İlmam-ı gayr-ı Sahih'dir. Çünkü Mekke'ye dönmesi üzerine haktır. İlmam-ı gayr-ı Sahih temettu haccını menetmez.
Bir kimse hac aylarında umre ihramına girse ve hedy sevketmese, umre fiillerini yaptıktan sonra da ehline dönse ve o sene hac yapsa temettu haccı yapmış olmaz. Çünkü Mekke'ye dönmek üzerine hak değildir. Yani İlmam-ı Sahih gerçekleşmiştir.
Bir kimse hac aylarında umre ihramına girse ve umre tavafından üç ya da daha az tur yaptıktan sonra ihramlı olarak ehline dönse, sonra bu ihramla umresini tamamlasa (yani tavaftan kalan dört veya daha fazla turu ve sa'yi yapsa) sonra o sene hac yapsa icma ile temettu haccı yapmış olur. Çünkü hac aylarında yaptığı umre ile hac arasına İlmam-ı Sahih girmemiştir. Bilakis İlmam-ı gayr-ı Sahih girmiştir ki, o da temettu haccını menetmez.
Bu kişi ehline umre tavafının çoğunu yaptıktan sonra ihramlı olarak dönmüş olsaydı, sonra da Mekke'ye dönüp umreden kalanı tamamlasa ve o sene haccı yapmış olsaydı, Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf (Rahimehumellah)'a göre yine temettu haccı yapan olurdu. İmam-ı Muhammed (Rahimehullâh)'e göre, temettu haccı yapan olmaz.
KIRAN HACCININ YAPILIŞI
Kıran haccı yapmak isteyen ifrat haccı yapan gibi hazırlanıp iki rekat ihram namazı kıldıktan sonra
اَللّٰهُمَّ اِنِّى اُرِيدُ الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ مَعًا فَيَسِّرْهُمَا لِى وَتَقَبَّلْهُمَا مِنِّى
"Allâhım! Hac ve umreyi birlikte yapmak istiyorum, onları bana kolaylaştır ve benden kabul buyur." Sonra telbiye getirir. Böylece umre ve hac ihramına girmiş olur. Hac aylarında veya hac aylarından önce umre yapar sonra da o sene hac yapar.
Kıran haccı yapan Mekke'ye girince önce umre için, ilk üç turunda remel, bütün turlarında ıztıba yaparak yedi turla umre tavafını yapar. Tavaf namazını kıldıktan sonra Safa ile Merve arasında sa'y yapar, böylece umre fiillerini tamamlamış olur. İhramdan çıkmaz. Sonra hacc-ı ifrat yapan gibi hac fiillerine başlar. Önce "Kudum tavafı" yapar. Sonra da ifrat haccındaki gibi hac fiillerini tamamlar.
Kıran haccı yapan önce hac için tavaf ve sa'yapar, sonra da umre için tavaf ve sa'y yaparsa, birincisi umre için, ikincisi hac için olur.
Kıran haccı yapan bayram günü cemre-i Akabe'ye taş atınca, kıran kurbanını keser. Biz Hanefilere göre ihramdan kurban kesmekle değil, tıraş olmakla çıkar.
HAC'DA VEKALET
Hac ibadetini yapmaya kudreti olan kişinin başkasını vekil etmesi caiz değildir.
Şeriatta ibadetler üç çeşittir:
1) Sırf mali olan ibadetler. Zekat, sadaka ve keffaretler gibi.
2) Sırf bedeni olan ibadetler. Namaz ve oruç gibi.
3) Bedeni ve mali ibadetler. Hac gibi.
Sırf mali olan ibadetlerde vekalet, mutlak olarak caizdir. İbadet kimin üzerindeyse, bizatihi onu yapmaya kadir olsun veya olmasın durum değişmez. Vekaletle o ibadeti yaptırması caizdir. Çünkü bu ibadetlerde vacip olan malı elden çıkarmaktır. Bu vekilin fiili ile de meydana gelir.
Sırf bedeni olan ibadetlerde vekalet, mutlak olarak caiz değildir. Çünkü Allâh-u Teala şöyle buyuruyor:
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلاَّ مَا سَعَى
"İnsan için ancak çalıştığı vardır."
Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
لاَ يَصُومُ اَحَدٌ عَنْ اَحَدٍ وَلاَ يُصَلِّى اَحَدٌ عَنْ اَحَدٍ
"Hiçbir kimse bir başkası adına oruç tutamaz. Hiçbir kimse bir başkası adına namaz kılamaz." (Bedayi)
Bu hadis-i şerif sorumluluktan çıkma hususundadır. Sevap hususunda değildir. Çünkü bir kimse oruç tutsa veya namaz kılsa yahut tasaddukta bulunsa, sevabını ölü veya dirilerden birine bağışlasa caizdir.
Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat'a göre bu sevap bağışlanan kişiye ulaşır.
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle rivayet edilmiştir:
اَنَّهُ ضَحَّى بِكَبْشَيْنِ اَمْلَحَيْنِ اَحَدُهُمَا عَنْ نَفْسِهِ وَاْلآخَرُ عَنْ اُمَّتِهِ مِمَّنْ آمَنَ بِوَحْدَانِيَّةِ اللّٰهِ تَعَالَى وَبِرِسَالَتِهِ ص
"Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) biri kendi adına, diğeri ümmetinden Allâh (Celle Celâluhû)'ın vahdaniyetine ve Hz. Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in elçiliğine iman edenler adına olmak üzere beyaz iki koç kesmiştir." (Bedayi)
Rivayet edilmiştir ki, Sa'd bin Ebi Vakkas (Radıyallâhu Anh) Peygamber Efendimiz'e şöyle bir soru sordu:
يَا رَسُولَ اللّٰهِ اِنَّ اُمِّى كَانَتْ تُحِبُّ الصَّدَقَةَ اَفَاَتَصَدَّقُ عَنْهَا فَقَالَ النَّبِيُّ ص تَصَدَّقْ
"Ey Allâh (Celle Celâluhû)'ın Rasulü! (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Muhakkak ki annem sadaka vermeyi severdi, onun adına sadaka vereyim mi? Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Sadaka ver." (Bedayi)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) zamanından günümüze kadar müslümanların uygulaması bu şekilde olmuştur. Müslümanlar kabir ziyaretinde bulunurlar, orada kur'an okurlar, sadaka verirler, namaz kılarlar, oruç tutarlar, ve bunların sevabını ölülerine bağışlarlar. Aklen de bunda bir imkansızlık söz konusu değildir. Zira kulların yapmış olduğu ibadetlere karşılık Allâh-u Te'âlâ'nın onlara sevap vermesi, O (Celle Celâluhû) nun bir ikramıdır. Üzerine bir zorunluluk değildir. Yüce Rabbimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in amel olmaksızın bir kula sevap vermesi caiz olduğuna göre, bir kulun yapmış olduğu amelin sevabını ölü veya diri birine bağışlaması durumunda Allâh-u Te'âlâ'nın o sevabı bağışlanan kişiye vermesi de caizdir.
Hem bedeni hem de mali olan ibadet hac'dır.
Kişinin kendisi bizzat hac yapmaya kadir ise, buna gücü yetiyorsa, başkasına vekalet vermesi caiz olmaz. Eğer kendisi hac yapmaktan aciz ise o zaman vekalet vermesi caizdir. Bu meseleyi şu başlıklar altında anlatacağız:
a) Hac yapma hususunda vekalet vermenin caiz oluşu
b) Vekaletin keyfiyeti.
c) Vekaletin caiz olma şartları
d) Vekil, ne ile vekalete muhalefet etmiş olur.
e) Vekil muhalefet ettiği zaman hükmü.
Hac'da Vekaletin Caiz Oluşu
Hac'da vekaletin caiz olduğuna delil has'miyye hadisidir, o da şu rivayet edilendir:
اَنَّ امْرَأَةً جَائَتْ مِنْ بَنِى خَثْعَمَ اِلَى رَسُولِ اللّٰهِ ص وَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللّٰهِ اِنَّ فَرِيضَةَ الْحَجِّ اَدْرَكَتْ اِلَى اَبِى وَاِنَّهُ شَيْخٌ كَبِيرٌ لاَ يَثْبُتُ عَلَى الرَّاحِلَةِ وَفِى رِوَايَةٍ لاَ يَتَمَسَّكُ عَلَى الرَّاحِلَةِ اَفَيُجْزِينِى اَنْ اَحُجَّ عَنْهُ فَقَالَ ص حُجِّى عَنْ اَبِيكِ وَاعْتَمِرِى
"Has'am oğullarından bir kadın Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'a geldi ve şöyle dedi: Ey Allâh (Celle Celâluhû)'ın Rasulü! Babama hac farizası çok yaşlı iken ulaştı, binek üzerinde duramaz başka bir rivayette binek üzerinde tutunamaz, onun adına haccetsem bana kifayet eder mi? Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Babanın adına hac yap ve umre yap"
Başka bir rivayette Peygamber Efendimiz bu kadına şöyle demiştir:
اَرَاَيْتِ لَوْ كَانَ عَلَى اَبِيكِ دَيْنٌ فَقَضَيْتِيهِ اَمَا كَانَ يُقْبَلُ مِنْكِ قَالَتْ نَعَمْ فَقَالَ النَّبِيُّ ص فَدَيْنُ اللّٰه تَعَالَى اَحَقُّ
"Haber ver. Babanın üzerinde borç olsaydı ve sen o borcu ödeseydin. Bu senden kabul edilmezmiydi. Kadın, evet, dedi. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: Allâh (cellecelâlühû)'ın borcu daha hak sahibidir. (Bedayi)
Ayrıca hac, bedenle ve mal ile eda edilen bir ibadettir. O halde her ikisinede itibar etmek gerekir. Bir halde her ikisine itibar etmek mümkün değildir. Çünkü hükümleri arasında zıtlık vardır. O halde bu ikisine iki halde itibar ederiz.
Hac'da Vekaletin Keyfiyeti
"Asl" isimli eserde zikredilmiştir ki, vekaletle yaptırılan hac, vekalet verenin adına olmuş olur. İmam-ı Muhammed (Rahimehullâh)'den şöyle rivayet edilmiştir: Haccın kendisi haccı yapan adına vaki olur. Adına hac yapılan için ise nafakanın sevabı vardır.
İmam-ı Muhammed (Rahimehullâh)'in rivayetinin vechi: Hac, bedeni ve mali bir ibadettir. Benden hac yapana aittir, malda adına hac yapılana. Bedenden olan şey beden sahibine, mal sebebiyle olan şeyde mal sahibine ait olur. Buna delil şudur: Hac yapan ihramın yasaklarından bir şey irtikap etse, onun keffareti hac yapanın malından yerine getirilir. Adına hac yapılanın malından değil. Aynı şekilde hac yapan haccı bozsa, kaza ona vacip olur. Bu da delalet ediyor ki, haccın kendisi haccı yapan için vaki olur. Şu kadar var ki şeriat kendi başına hac yapmaktan aciz olan kişi hakkında haccın nafakasının sevabını bizatihi hac yerine koymuştur. Bunuda hac yapmaktan aciz olanı gözetmek ve ona merhamet etmek için yapmıştır.
"Asl" isimli eserin rivayetinin vechi: Rivayet etmiş olduğumuz Has'me hadisidir: Şöyle ki Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu kadına şöyle demişti: "Baban adına hac yap" Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu kadına babası adına hac yapmasını emretmiştir. Şayet kadının haccı babasının haccı yerine geçmeyecek olsaydı, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) babası adına hac yapmasını emretmezdi.
Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allâh (cellecelâlühû)'a olan borcu, kullara olan borca kıyas etmiştir. Bu da hacda vekaletin yeterli olacağını gösterir. Vekilin fiili adına vekalet yapılanın fiili yerine geçer. Bu da öyledir. Buna delil şudur. Vekaleten hac yapan, adına hac yapılana niyet etmesi gerekir. İhramda aynı şekildedir. Şayet haccın kendisi, adına hac yapılan için olmayacaksa, elbette adına hac yapılana niyet etmek gerekmezdi.