Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:
Cubbeli_HAC UMRE.docx
Скачиваний:
0
Добавлен:
01.05.2025
Размер:
363.19 Кб
Скачать

İhsarın Hükmü

İhsara birçok hüküm taalluk eder. Fakat ihsarda aslolan iki hükümdür.

a) İhramdan çıkmanın caiz olması

b) İhrama girdiği şeyi, ihramdan çıktıktan sonra kaza etmesi

İhramdan Çıkmanın Caiz olması

a) Tahallül'ün açıklaması

b) Caiz oluşunun beyanı

c) Ne ile ihramdan çıkacağı

d) İhramdan çıkmanın yeri

e) İhramdan çıkmanın zamanı

f) İhramdan çıkmanın hükmü

Tahallül'ün açıklaması: Tahallül, ihramı bozmak, şer'an onun için konulmuş olan yol ile ihramdan çıkmaktadır.

Tahallül'ün caiz olma delili: Mealen şu ayet-i kerimedir: "Eğer alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin." (Bakara, 196)

Bu ayet-i kerime'de "İdmar" vardır. Manası (Allâhu Teala daha iyi bilir) "Eğer hac ve umreyi tamamlamaktan alıkonursanız ve ihramdan çıkmak isterseniz, kolayınıza gelen kurbanı kesiniz" dir. Çünkü ihsarın kendisi hedy'yi gerektirmez. Görmez misin ki, bu kişinin (muhsarın) ihramdan çıkmayıp, mani ortadan kalkıncaya kadar ihramlı kalması caizdir. Mani ortadan kalkınca ihramının gereği ne ise ona devam eder.

Bu ayet-i kerime tıpkı şu ayet-i kerime gibidir. Mealen "Sizden kim hasta veya başında bir eza olursa onun üzerine fidye vaciptir." Bu ayetin manası (Allâh-u Te'âlâ daha iyi bilir) "Sizden kim hasta veya başında eza olursa ve başını tıraş ederse üzerine fidye vaciptir." Ayetin manası böyledir. Çünkü baştaki ezanın kendisi fidye'yi gerektirmez.

Ayrıca muhsarın ihramdan çıkmaya ihtiyacı vardır. Çünkü ihramın gereği üzere devamdan menedilmiştir, hem de onu bertaraf edemeyecek şekilde. Şayet ihramdan çıkması caiz olmayacak olursa, ihramlı olarak kalır ve bu mani ortadan kalkıncaya kadar ihramın yasakları ona helal olmaz. Şüphesiz bunda onun için zarar ve zorluk vardır. Bu yüzden ihtiyaç ihramdan çıkmasını gerektirmiştir. Alimlerin geneline göre ihsarın hac'tan veya umre'den yahut her ikisinden olması eşittir.

Ne ile İhramdan Çıkacağı

Muhsar olan kişi, ihramdan çıkmak için kurban keser. Biz Hanefilere göre kurbanın kendisini veya bir kurban satın alınıp kendi namına kesilmesi için bedelini Mekke'ye gönderir. Kurban kesilmeden ihramdan çıkamaz. Bu kişi ihrama girerken ihsar vaki olduğunda kurban kesmeden ihramdan çıkacağını şart koşmuş bulunsun veya bulunmasın farketmez.

Bazıları, Muhsar'ın beraberinde hedy olmadığı vakit kurban kesmeden ihramdan çıkar demiştir.

Delili: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye ihsarında kurban kesmeden ihramdan çıkmıştır. Çünkü kesmiş olduğu kurban ihsar için değil, umre için sevkettiği kurbandı. Bu kurbanı umre için kesmiş ve başka bir kurban kesmeden ihramdan çıkmıştır. Bu da "Muhsar"ın kurban kesmeden ihramdan çıkabileceğine delalet etmektedir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in Hudeybiye Sulhunda iki kurban kesmemesi, bu zikrettiğimizi sabit kılmaktadır.

Bizim delilimiz: Allâh-u Te'âlâ'nın şu kavl-i kerimidir:

وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُۧسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ

"Kurban Harem'de varmadıkça başlarınızı tıraş etmeyiniz."

Ayetin manası, kurban Harem'e varıp kesilmedikçe başlarınızı tıraş etmeyinizdir. Allâh-u Te'âlâ, kurban Harem'de kesilmeden önce tıraşı yasaklamıştır. İhsar vaktinde yanında hedy olmasıyla olmaması arasını da ayırmamıştır. Muhsar ihrama girerken ihsar esnasında ihramdan çıkmayı şart koşsun veya koşmasın durum değişmez.

Ayrıca ihramdan çıkmak ruhsat yoluyla sabit olmuştur. Çünkü bunda ihramı feshetme ve vaktinden önce ihramdan çıkmak vardır. O halde bunun sabit oluşu zaruret yoluyladır. Zaruret de Harem'de kurban keserek ihramdan çıkmayla defedilir. Kurban kesmeksizin ihramdan çıkma sabit olmaz.

İhramdan çıkması ancak Harem'de kurban kesmeyle sabit olunca, Muhsar'da ihramdan çıkmak isteyince ya kurbanı, ya da adına kesilecek kurbanın parasını göndermesi ona vaciptir. Harem'de adına kurban keseceklerle, kurbanın kesilecek malum bir gün için vaadleşmeleri de vaciptir. Kurban kesildikten sonra ihramdan çıkar. Kurban kesilmeden önce ihramdan çıkmaz. Bilakis muhsar olmayan ihramı üzerine yasak olan herşey ona da yasaktır. Vaadleştikleri gün gelinceye kadar başını tıraş edemez, ihramın yasaklarından hiçbir şey yapamaz. Çünkü Allâh-u Te'âlâ şöyle buyurmuştur.

وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُۧسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ

"Kurban Harem'e varmadıkça başlarınızı tıraş etmeyiniz.."

Hatta Harem'de kurban kesilmeden önce ihram yasaklarından bir şeyi yapsa, muhsar olmayan ihramlı üzerine bu şeyle hangi ceza gerekiyorsa, ona da bu ceza gerekir. Öyle ki Harem'de kurban kesilmeden önce başını tıraş etse, bu tıraş ister bir özrürden dolayı olsun isterse özrürsüz olsun, fidye ona vacip olur. Çünkü Allâh-u Te'âlâ şöyle buyuruyor.

فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ بِه۪ۤ اَذًى مِنْ رَاْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍ

"Sizden her kim hasta veya başında bir eza olursa, (ve tıraşta olursa) onu üzerine oruç, sadaka veya bir koyun kesmek vacip olur."

Ka'b Bin Acze (Radıyallâhu Anh)'den şöyle rivayet edilmiştir. Ka'b (Radıyallâhu Anh) bu ayet benim hakkımda inmiştir demiştir. Bu da şu sebepledir.

اَنَّ النَّبِيَّ ص مَرَّ بِى وَالْقُمَّلُ يَتَتَاثَرُ عَلَى وَجْهِى فَقَالَ ص اِحْلِقْ وَاَطْعِمْ سِتَّةَ مَسَاكِينَ لِكُلِّ مِسْكِينٍ نِصْفُ صَاعٍ مِنْ حِنْطَةٍ اَوْ صُمْ ثَلاَثَةَ اَيَّامٍ اَوِ انْسِكْ نَسِيكَةً

"Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bana uğradı. Bitler yüzüme saçılmıştı, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) tıraş ol ve altı fakire her birine yarım sa' buğday verilecek şekilde altı fakiri yedir veya üç gün oruç tut yahut bir koyun kes dedi." (Bedayi)

Nas ile bir eziyetten dolayı başını tıraş etmek vacip olunca, delâletünnas ile eziyet olmadığı zaman tıraş etmesiyle bir koyun kesmesi vacip olur. Çünkü özür azda olsa cezayı hafifletici bir sebeptir. Zaruret halinde kurban vacip olunca, tercih halinde evleviyetle kurban kesmek vacip olur.

Fidye kurbanı ancak Harem'de kesilirse kifayet eder. Tıpkı ihsa, müt'a ve kıran haccı kurbanları gibi. Sadaka ve oruç ise dilediği yerde kifayet eder. Harem'de olması şart değildir.

Şafii (Rahimehullâh) sadaka, ancak Harem'de kifayet eder demiştir.

Görüşünün vechi: Hedy Mekke'ye tahsis edilmiştir. Sadaka da öyledir. Bu ikisi arasındaki cami (cemedici) Harem ehlinin onunla faydalanmasıdır. Bizim delilimiz: Allah-u Teâlâ'nın şu kavl-i kerimidir.

فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍ

"Onun yerine oruç, sadaka veya (Harem'de) bir kurban kesmek vaciptir."

Bu ayet-i kerime mekandan mutlaktır. (yani bu üç iş nerede yapılırsa yapılsın vaip olan fidye yerine getirilmiş olur. Şu kadar var ki, bu üç işten kurban kesmek, bir delille mekana (Harem'e) tahsis edilmiştir. Sadaka'nın da bir mekana tahsis edildiğini iddia eden varsa delilini getirmek üzerine vacip olur.

Şafii (Rahimehullâh)'nin "Kurban etinden Harem halkı faydalansın diye Harem'e tahsis edilmiştir. Sadaka da böyledir" sözü hakkında, bu itibar fasittir deriz. Çünkü hedy'i Harem'in dışında kesse ve etini Harem'de tasadduk etse, ihtilafsız caiz olmaz. Şayet hedy'i Harem'de kesse, etini Harem halkına değilde başkalarına tasadduk etse caiz olur. Hedy ile yedirme arasındaki farka delil: Bir kimse "Allâh (cellecelâlühû) için üzerime hedy olsun" veya "Allâh (cellecelâlühû) için on dirhem sadaka olarak üzerime olsun" dese, dilediği yerde yedirmesi ve sadaka vermesi caizdir.

"Muhsar" olan kişi dadına kurbanın kesildiği zannıyla ihramdan çıkarsa, sonra kurban kesilmediği ortaya çıkasa, o, ihramlıdır. Çünkü ihramdan çıkmanın şartı yoktur. İhramın yasaklarını kendine helal ettiği için ceza olarak bir "dem" ona vaciptir.

Hedy: Deve, sığır veya koyundur. En düşüğü koyundur. Hedy lugatta, gönderilen, nakledilendir. Şeriatta Harem'e gönderilen kurbanlık hayvanın ismidir. Deve, sığrı ve koyundan her biri Harem'e gönderilen kurbanlıklardır. En faziletli olanı bedene (deve) sonra sığırdır. Çünkü şöyle rivayet edilmiştir.

اَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ ص لَمَّا اُحْصِرَ بِالْحُدَيْبِيَةِ نَحَرَ الْبُدُنَ

"Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye'de muhsar kalınca (ihramdan çıkmak için) bedeneleri (develeri) kesti." (Bedayi)

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) amellerden en faziletli olanı seçerdi.

Eğer "muhsar" kıran haccı yapan biriyse, ihramdan, ancak iki dem (iki koyun) kurban etmekle çıkar. Çünkü biz Hanifelere göre kıran haccı yapan iki ihramla ihrama girmiştir. O halde ancak iki hedy (kurban) ile ihramdan çıkar. Şafii (Rahimehullâh)'ye göre, bir kurbanla ihramdan çıkar. Çünkü ona göre bir ihramla ihrama girmiştir.

Kıran haccı yapan "muhsar", Harem'e iki hedy (kurban) gönderse, hangisinin hac, hangisinin umre için olduğunu beyan etmese, bu, ona zarar vermez. Çünkü bu iki kurbanı gerektiren şey aynıdır. O halde niyeti tayin etmek şart kılınmaz. Tıpkı Ramazan'dan iki günü kaza etmek gibi.

Kıran haccı yapan "muhsar", hac ihramından çıkmak, umre ihramında kalmak niyetiyle Harem'e bir hedy (kurban) gönderse, ne hac ne de umre ihramından çıkmış olmaz. Çünkü kıran haccı yapanın iki ihramın birinden çıkması diğerinden çıkmaya taalluk eder. Çünkü hedy (kurban) tavaftan bedeldir. Nasıl ki iki tavaftan biriyle iki ihramın birinden çıkamazsa, bir kurban ile de iki ihramın birinden çıkamaz.

Ne hac ne de umreye niyet etmeksizin bir şeyin ihramına girse, sonra da muhsar olsa bir kurban ile ihramdan çıkar. İstihsanen umre yapmak üzerine vacip olur. Çünkü mechul olan bir şey için ihrama girmek geçerlidir. Bu mechulu beyan ona aittir. Bu ihramı isterse hacca, isterse umre'ye sarfeder. Çünkü mechul bırakan o dur.

Bir şeyin ihrama girse ve o şeyin ne olduğunu belirtse sonra onun ne olduğunu untsa ve "muhsar" olsa bir hedy (kurban) ile ihramdan çıkar. Bir hac ve bir umre yapmak da üzerine vacip olur. Bir hedy (kurban) ile ihramdan çıkması, bir ihrama girdiğinden dolayıdır. Hac veya umre'den hangisinin ihramına girmişse Harem'de bir kurban kesilmesiyle onun ihramından çıkmış olur.

Bir hac ve bir umrenin vacip oluşu, kesin olarak farz kendisinden düşsün diye ihtiyata binaendir. Şöyle ki: Bu muhsar bir ihrama girmiştir. Bu bir ihramın hac ihramı olması da, umre ihramı olması da muhtemeldir. Eğer ihramı hac ihramıysa, umre onun yerine geçmez. Eğer umre ihramıysa, hac onun yerine geçmez. Bu yüzden ikisini cemetmek gerekir. Tıpkı beş vakit namazdan hangi namazı kılmadığını hatırlamayan kişinin beş vakit namazını kılması gibi. Çünkü farz ancak bu şekilde kesin olarak zimmetinden düşmüş olur.

Hedy'i Kesme Yeri

Bize göre hedy'i kesme yeri Harem'dir. Şafii (Rahimehullâh)'ye göre muhsar olduğu yerde hedy'i keser.

Şafii (Rahimehullâh)'nin delil: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye senesinde "muhsar" kaldığında hedy kesmiştir. Harem'de kestiğine dair bize bir tebliğ'de bulunmamıştır. Çünkü Hedy ile ihramdan çıkmak ruhsat olarak sabit olmuştur. Bu da hangi yerde olursa olsun hedy'i kesmekle gerçekleşir. Bizim delilimiz: Allâh-u Teala'nın şu kavl-i kerimidir:

وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُۧسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ

"Hedy (kurban) Harem'e ulaşmadıkça başlarınızı tıraş etmeyiniz."

Her yer kurbanın kesilme yeri olsaydı, Harem'i zikretmenin bir faydası olmazdı. Şafii (Rahimehullâh)'nin delil olarak zikrettiği hadise gelince, başka bir rivayette, "Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in Hudeybiye senesinde Harem'de kurban kestiği" rivayet edilmiştir. Rivayetler çatışınca hadisle delil getirme sahih olmaz.

İbn-i Abbas (Radıyallâhu Anh)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

اَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ ص نَزَلَ الْحُدَيْبِيَةَ فَحَالَ الْمُشْرِكُونَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ دُخُولِ مَكَّةَ وَجَاءَ سُهَيْلُ بْنُ عَمْرٍو يَعْرِضُ عَلَيْهِ الصُّلَحَ وَاَنْ يَسُوقَ الْبُدُنَ وَيَنْحَرَ حَيْثُ شَاءَ فَصَالَحَهُ رَسُولُ اللّٰهِ ص

"Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye'ye indi. Müşrik'ler onunla Mekke'ye girmesi arasında engel oldular. Süheyl bin Amr yeldi, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e sulh yapmayı, bedeneleri (develeri) sevketmeyi ve dilediği yerde kesmesini önerdi. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onunla anlaştı." (Bedayi)

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in bedeneleri (develeri) Harem'de kesme imkanı varken, onları hill bölgesinde kesmesi ihtimal dahilinde olamaz. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu antlaşmayı yaptığında Harem'e yakın bir yerde belki de Harem'deydi. Çünkü Hudeybiye, hill ve Harem'i cemeden bir yerdir.

Muhsar olan kişi, Harem'de adına kurban kesilmiştir zannıyla ihramdan çıksa, sonra kurbanın Harem'in dışında bir yerde kesildiği anlaşılsa, bu kişi ihramı üzeredir. Bu ihramdan ancak Harem'de kurban kesilmesiyle çıkar. İhramın yasaklarını yapmayı helal gördüğü için de bir koyun kesmesi vaciptir.

Aynı şekilde hedy'i gönderse ve götürenlerle bu hedy'in muayyen bir günde adına kesilmesi üzere vaadleşse, bu gün geldiğinde adına kurban kesilmiştir düşüncesiyle ihramdan çıksa sonra bu kurbanı o günde kesmedikleri ortaya çıksa, bu kişi hala ihramlıdır.

Haccı ifrat yapan bir "muhsar" iki hedy gönderse, bunlardan birinin kesilmesiyle ihramdan çıkar, diğeri nafile olur. Çünkü birincinin kesilmesiyle ihramdan çıkma hâsıl olmuştur. Bu kişi kıran haccı yapan biriyse, ihramdan, ancak ikisinin kesilmesiyle çıkar. Çünkü kıran haccı yapan hakkında ihramdan çıkmanın şartı iki koyun kesmektir. İki koyunun kesilmesi olmadığı müddetce ihramdan çıkamaz.

Muhsar, hedy ile ihramdan çıkmak istese fakat göndereceği bir hedy ve parasını bulamasa, oruç ile ihramdan çıkabilir mi? Oruç, hedy'e bedel olabilir mi?

Ebû Hanîfe ve İmam-ı Muhammed (Rahimehumellah) şöyle demişlerdir: Oruç ile ihramdan çıkamaz. Oruç Muhsar'ın hedy'ine bedel olamaz. Bu Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)'un görüşünün de zahiridir. İhramlı olarak ikamet eder. Ta ki, Harem'de adına kurban kesilinceye kadar veya Mekke'ye gidip, umre fiilleriyle ihramından çıkıncaya kadar. Umre fiilleri, Kâbe'yi tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y, tıraş veya saçları kısaltmadır. Tıpkı haccı kaçırdığı zaman yaptığı gibi.

Ata bin Ebi Rabah, hedy bulamayan muhsar hakkında şöyle demiştir: Hedy buğday ile kıymetlendirilip fakirlere dağıtılır. Eğer muhsarın yanında buğday yoksa, her yarım sa'buğday için bir gün oruç tutar. Bu Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)'dan da rivayet edilmiştir.

İmam-ı Şafiî (Rahimehullâh) bir görüşünde, ihsar için olan hedy'in bedeli vardır demiştir. Bedelin mahiyeti hususunda Şafii (Rahimehullâh)'nin görüşü ihtilaflı olmuştur. Bir görüşünde bedel, mut'a orucu gibi oruçtur. Başka bir görüşünde it'am (yedirmek) dır. Orucun, yedirmenin yerini tutması hususunda Şafii(Rahimehullâh)'nin iki görüşü vardır.

Hedy'in bedeli olduğu görüşünün vechi şudur: Hedy, bir kurbandır ki, onunla ihramdan çıkılır. Tıpkı müt'a kurbanında olduğu gibi bunun da bedelinin olması caizdir.

Bizim delilimiz: Allâh-u Te'âlâ'nın şu kavl-i kerimidir:

وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُۧسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ

"Hedy (kurban) Harem'e varmadıkça başlarınızı tıraş etmeyiniz."

Yani hedy, Harem'e varmadıkça ve kesilmedikçe. Allâh-u Te'âlâ başı tıraş etmeyi bir gaye (hedy'in kesilmesi)'ye uzatılmış olarak yasaklamıştır. Gaye'ye uzatılmış hüküm, gaye bulunmadan önce son bulmaz. O halde bu, Harem'de hedy kesilmeden önce ihramdan çıkılamayacağını gerektirir.

Ayrıca ihramın gereklerini tamamlamadan önce kurban keserek ihramdan çıkmak kıyasa aykırı olarak nas ile maruftur. (bilinmektedir) İctihatla başkasını onun yerine koymak caiz olmaz.

Tıraş olmak ihramdan çıkmanın şartı değilidir. Muhsar tıraş olmadan sadece Harem'de bir koyunun kesilmesiyle ihramdan çıkar. Bu Ebû Hanîfe ve İmam-ı Muhammed (Rahimehumellah)'in görüşüdür. Tıraş da olursa, güzel olur.

Ebû Yûsuf (Rahimehullâh) şöyle demiştir: Tıraş da olmasının ona vacip olduğunu zannediyorum. Tıraş olmazsa, ona bir şey vacip olmaz. Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)'dan vacip olup, terkinin caiz olmadığı da rivayet edilmiştir.

"Cessas" şöyle demiştir: Ebû Hanîfe ve İmam-ı Muhammed (Rahimehumellah)'e göre tıraşın vacip olmayışı, hill bölgesinde muhsar olduğu zamandır. Çünkü tıraş Harem'e mahsustur. Ama, Harem'de muhsar olursa, bu iki imama göre tıraş vacip olur.

Ebû Yûsuf (Rahimehullâh)'un delili: Şu rivayet edilendir:

اَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ ص حَلَقَ عَامَ الْحُدَيْبِيَةِ وَاَمَرَ اَصْحَابَهُ بِالْحَلْقِ

"Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye senesinde tıraş oldu ve eshabına tıraş olmayı emretti." (Bedayi)

Bu Hadis-i Şerif Muhsar'ın tıraş da olmasının vacip olduğuna delalet etmektedir.

Ebû Hanîfe ve Muhammed (Rahimehumellah)'ın delili: Allâh-u Teala'nın şu kavl-i kerimidir:

فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ

"Eğer alıkonursanız, kolayınıza gelen kurbanı gönderin."

Ayet-i kerimenin manası, "Eğer alıkonursanız ve ihramdan çıkmak isterseniz, kolayınıza gelen kurbanı kesiniz." Burada, muhsar ihramdan çıkmak istediği zaman kurban kesmesi ihsarın gereğinin tamamı kılınmıştır. Yani kurban kesildiği zaman muhsar ihramdan çıkar, başka bir şeye gerek yoktur, bu yeterlidir. Kim tıraş olmayı da vacip kılarsa, kurban kesmeyi ihsarın bir kısmı yapmış olur ki, bu, nassa (zikrettiğimiz ayete) aykırıdır.

Ayrıca tıraş olmak hac fiillerinin ihramından çıkmak içindir. Halbuki muhsar hac fiillerini yapmaz. O halde tıraş olmak ona vacip olmaz.

Hadis'e gelince, "Cessas"ın zikrettiği üzere onda bir delil yoktur. Çünkü Hudeybiye'nin bir kısmı hill'de bir kısmı da Harem'dedir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'in Harem'de muhsar olma ihtimali de vardır.

Hedy'i Kesme Zamanı

Hedy'i kesme zamanı mutlak vakittir, bayram günü ile vakitlenmez. İhsarın hac'tan veya umre'den olması durumu değiştirmez. Bu, Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)'nin görüşüdür.

Ebû Yûsuf ve İmam-ı Muhammed (Rahimehumellâh) şöyle demişlerdir: Hac'dan muhsar olan için hedy, ancak bayram günlerinde kesilir. Başka günlerde caiz olmaz. Umre'den muhsar olan için hedy'in herhangi bir vakitte kesilmesinin caiz oluşunda ihtilaf yoktur.

Bu iki imamın görüşünün vechi: Hac'dan muhsar olanın hedy'i hac ihramından çıkmaya sebebtir. O halde tıraş olmak gibi ihramdan çıkma zamanı olan bayram günlerine tahsis edilir.

Umre böyle değildir. Umre ihramından tıraş olarak çıkmak herhangi bir zamana tahsis edilmiş değildir. Hedy'i de öyledir.

Ebû Hanîfe (Rahimehullâh)'nin delili: Muhsar'ın ihramdan çıkması ihramdan çıkma vaktinden önce ihramdan çıkmaktır. Çünkü ihramda kalırsa zarar görecektir, bu zararı defetmek için ruhsat ve kolaylık sağlama olarak ihramdan çıkması caiz kılınmıştır. O halde bayram gününe tahsis edilmez. Tıpkı haccı kaçıranın ihramdan çıktığı tavaf gibi. Çünkü muhsar da haccı kaçırandır.

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]