
- •Süleyman demirel üniversitesi
- •İnsanı çağı yetiştirir. Kim kötü yetişirse çağdaşları da onun kadar suçludur. Abay Kunanbayoğlu
- •Abayın Güzel Sözleri
- •İyİlİk Yapmak
- •"İnsan nasıl düşünürse öyledir"
- •Düşünce ve İnancın Gücü
- •Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
- •Nasrettin Hoca Hikayesi
- •Guinness rekorlar kitabi’nin öyküsü
- •Kalbinizin sesini dinleyin
- •Kalbinizin sesini dinleyin.
- •İçkinin girdiği yerden akıl, ahlâk ve utanma kaçar.
- •Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
- •Komşuluk kültürümüz
- •Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.
- •Garcia’ya mektup
- •Bir damla yağmurun denize faydası vardır
- •Ben bilmediğimi bildiğim için , öteki insanlardan akıllıyım sokrates
- •Küçük bir şer içinde içinde çok şer gizlendiği gibi; bir küçük hayır da,çok hayırları gizler
- •Bir avuç tuz
- •Ben de Bilirim
- •İnsan nadir değil, insanlık nadirdir
- •İnsan çehresine tebessüm veren hayir yapalim
- •Çatlak Kova
- •İnsanlarin yüzüne bakin ve kişiliklerini çözün !
- •Ana gibi yâr,vatan gibi diyâr olmaz
- •İnsan olma
- •Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır
- •Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez
- •Yalnizlik
- •Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir
- •Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır.
- •İyimserlik
- •Felaketlerin başlıca kaynağı, ölçüsüz arzularımızdır
- •İntikam
- •Alişkanlik
Kalbinizin sesini dinleyin
Bu öykü çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğlunun öyküsüdür. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını ister hocası. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlatır. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizer. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterir. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesidir. İki gün sonra ödevi geri aldığında, kağıdın üzerine kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir ‘sıfır’ ve ‘dersten sonra beni gör’ uyarısını görür. ‘Neden sıfır aldım?’ diye merakla sorar hocasına. ‘Bu ödev senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal’ der hocası. ‘Paran yok. Gezgin bir aileden geliyorsun. At çifliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da almalısın. Bunu başarman imkansız.’ der ve ekler ‘Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.’ Çocuk evine döner. Uzun uzun düşünür. Babasına danışır. ‘Bak, oğlum’ der babası, ‘bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin için oldukça önemli bir seçim.’ Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürür hocasına. ‘Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin... Ben de hayallerimi...’ O orta iki öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev ise şöminenin üzerinde asılı... Kimsenin hayallerinizi çalmasına izin vermeyin. Ne durumda olursanız olun:
Kalbinizin sesini dinleyin.
Bakmayla usta olunsaydı köpekler kasap olurdu.
Türk Atasözü
A. Derse Hazırlık
1- Eleştiri yapmanın bireye ve topluma katkılarını tartışınız.
2- Eleştiri yapmanın yapıcı ve yıkıcı yönleri vardır.Siz eleştiri yaparken neye dikkat edersiniz?
3- Eleştiri yapanlara ne tavsiye edersiniz.
B.
Okuma Parçası
RENKLERİN USTASI
Bir zamanlar Hindistan'da resimleri herkes tarafından çok beğenilen büyük bir ressam yaşardı. Ülkenin kralı bile başarıları nedeniyle onu madalyalarla ödüllendirirdi.
Halk, bu ressama "Renklerin Ustası" adını vermişti. Renklerin Ustası, adını hak ettiğini gösterircesine, yıllar içinde ustalığını daha da kanıtlayarak kendine özgü bir renk stili geliştirdi. Çok çalışması, ustaca yorumu onu kendisinden sonra gelecekler için örnek haline getirdi.
Renklerin Ustası bir sanat okulu açtı ve orada öğrencilerine resim sanatının inceliklerini öğretmeye başladı. Okulun belli bir programı ve süresi yoktu. Öğrenci, kendi yetenek ve bilgisini değerlendiriyor, kendisini hazır hissettiğinde, okul onu sanat dünyasına takdim ediyordu, işte bu, okulu eşi benzeri bulunmayan bir okul yapıyordu. Bu okulun öğrencilerinden birisi de Raciv idi. Allah vergisi bir yeteneği vardı. Renkler Ustasının aradığı bütün özelliklere sahipti ve diğer öğrencilerden daha hızlı ilerliyordu. Usta ondan memnundu, ama ondaki aceleciliğin de farkındaydı. Raciv, ustasından gördüğü takdir ve teşviklerden de ümitlenerek, ressam ilân edileceği ve sanatına profesyonel olarak devam edebileceği günü iple çekiyordu. Bir gün, Renklerin Ustası'na final sınavının ne zaman olacağını sordu. Ustası gülümseyerek:
"Raciv, sen benim en çok gelecek vaad eden öğrencilerimden birisin ve bu sanatın inceliklerini de kısa sürede öğrendin" dedi. "Sanırım sınav zamanın geldi. Senden hayatının en iyi resmini yapmanı istiyorum. Sakın acele etme ve herkesin hayran kalacağı bir eser ortaya koymaya çalış."
Raciv,
gecesini gündüzüne katıp çalıştı; o zamana dek yaptıklarından
kat kat güzel bir resim yapıp ustasına getirdi. Resmi eline
alıp bir süre inceleyen Renklerin Ustası:
"Bunu şehir meydanında herkesin görebileceği bir yere asmanı istiyorum" dedi. "Resmin altına bir yazı yazıp bu resimdeki hataların üzerine çarpı (x) işareti koymalarını iste."
Raciv sevinçle istenileni yaptı. Ustası birkaç gün sonra resmi kendisine geri getirmesini söyledi. Genç sanatçı meydana doğru giderken kalbi küt küt atıyordu. Ama resmini gördüğünde büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Resmin her yeri x işaretleriyle doluydu! İçini derin bir ümitsizlik kapladı. Belli ki başarısız olmuştu. Resmi alıp ustasına götürdü. Ustası resme şöyle bir baktıktan sonra şöyle dedi:
"Sakın ümitsizliğe kapılma, şimdi yeniden güzel bir resim yap."
Raciv yine günlerce çalıştı. Bu yaptığı resim de önceki kadar güzel olmuştu. Ama içindeki endişeyi bir türlü bastıramıyordu. Resmi götürdüğü ustası ona bunu da şehir meydanına asmasını ve altına yine bir yazı yazmasını söyledi. Ancak, bu defaki yazı "Bu resimdeki hataları lütfen düzeltin" şeklinde olacaktı. Resmin yanına boya ve fırça da konulacaktı.
Raciv söylenilenleri yaptı ve birkaç gün sonra resminin yanına gittiğinde büyük bir şaşkınlık yaşadı.Çünkü, ne resme ne de boya ve fırçaya kimse dokunmamıştı! Kendisi de biliyordu ki, bu resim öncekinden daha güzel sayılmazdı. Buna rağmen kimse resimde bir hata bulmamış görünüyordu. Resmi sevinçle ustasına sundu. Ustası resme bakıp:
"Raciv, bu son dersle birlikte eğitimini tamamladın. Sanırım, son dersini de anlamışsındır. İnsanlar ellerine fırsat geçtiğinde hiçbir şey bilmedikleri konularda bile başkalarını eleştirmekten çekinmezler. İlk resimde sadece hataya çarpı koymak kolaydı ve herkes kolay olanı yaptı. Ama iş hem eleştirip hem de doğrusunu göstermeye geldiğinde, buna cesaret edebileceklerin sayısı çok ama çok azdır. İkinci resminde gördüğün gibi, bazen kimse cesaret edemez. Çünkü kendi yeteneksizliklerinin ortaya çıkacağından korkarlar.
"İşte Raciv, eğer sanatında ilerlemek ve yükselmek istiyorsan sadece ustalığın yetmediğini bilmelisin. Aynı zamanda başkalarının dar görüşlü tenkitlerine de göğüs germesini bilmelisin. Asla başkalarının seni yargılamasına izin verme. Seni yargılayacak şey sadece vicdanın, adalet ve hakkaniyet duygun olsun."
C-KELİMELERİN DİLİ
Madalya:……………………………………………………………………………………………
Teşvik:…………………………………………………………………………………………….
Vicdan:…………………………………………………………………………………………….
Meydan:……………………………………………………………………………………………
Usta:………………………………………………………………………………………………
Takdir etmek:………………………………………………………………………………………
Vaad etmek:……………………………………………………………………………………….
Takdim etmek:……………………………………………………………………………………
Eşi benzeri bulunmamak:………………………………………………………………………
İple çekmek:………………………………………………………………………………............
Göğüs germek:...................................................................................................................................
D-OKUMA-ANLAMA
1-Ressama “Renklerin ustası” adını kimler, niçin vermişti?........................................................
.....................................................................................................................................................
2-Raciv’ in hangi özellikleri ustasının dikkatini çekmiştir?.........................................................
......................................................................................................................................................
3-Ustası Raciv’i sınav yaparak neyi amaçlamıştır?.....................................................................
...................................................................................................................................................
4- Yazar, hikâyede vermek istediğini hanği cümlede özetlemiştir?............................................
....................................................................................................................................................
5-Yazara göre yargılama nerede ve hangi duygularla yapılmalıdır?................................................
..........................................................................................................................................................
6-Siz yazarın yargılama konusundaki düşüncelerine katılıyor musunuz? Niçin?............................
...........................................................................................................................................................
...........................................................................................................................................................
KISSADAN HİSSE
BOŞ KALMAYA GELMEZ
Uzun ömür süren ve hayatının her anını çalışıp eser vererek oldukça verimli geçiren
Süheyl Ünver Hoca’ya ileri bir yaşta iken bazı dostları latife kabilinden sormuşlar:
—Hocam, Azrail sizi unuttu mu yoksa?
Süheyl Ünver’in cevabı şöyle olmuş:
—Hayır, Azrail’le yakında görüştük. Bana dedi ki:
—Boş bulursam götürürüm