Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:

AIKPAAZADE. OSMANOULLARI’NIN TARH. 2003

.pdf
Скачиваний:
866
Добавлен:
09.02.2015
Размер:
5.24 Mб
Скачать

Aşık Paşazade 1 Osmanoğullan'nın Tarihi

ni İstanbol'a ilçilige göndür." dir. Han eydür: "Bre devletsüz, anda İstanbol'da ne'ylersin?" dir. Arab eydür: "Varayum tekür­ den keşişler dileyelüm." dir. Han eydür: "Bre keşişleri ne'yler­ sin?" dir. Arab dahı eydür: "Hanum, kadılan kıralum keşişler kadı olsun." dir. Han eydür: "Bre it Arab! Kadılıgı keşişlere vi­ rince kendü kullaruma virsemne." dir. Arab eydür: "Senün kul­ larun okumış degüllerdür, bu keşişler hôd okuyup niçe yıllar zahmet çekmişlerdür." Bayezid Han eydür: "Ya bre Arab iş ni­ çe olur?" Arab eyitdi: "Hanum! Anı padişahlar bilür ve anlarun hallaruru ve kallaruru ve ef'allarunı." didi. Andan Bayezid Han Ali Paşa'yı kıgırtdı. Han eydür: "Ali, bu kadılar hep okumışlar rnıdur?" Ali Paşa eydür: "Ya Sultanum, okumayan kişi kadı mı olur?" Han eydür: "Ya çün okumışlardur, niçün yaramazlıklar iderler." dir. Ali Paşa eydür: "Sultanum! Bunlarun düşelügi az­ dur." Şimdiki zamanda kim kadılar resm alurlar binde yigirmi akça, ol nesne Ali Paşa himmetidür, anun-ıçun anı bünyad itdi kim kadılara düşelük çog ola. Paşalarla kadı-askeri hôş göreler0

Kadılada ilgili bu parçadan başka, Timur'un yanına giden Anadolu Beyleri için de şu sözlere yer verir. Burada ise, alay ve hiciv yönünü seçer ve beylerin her birini bir mesleğe koyar:

Bazıları Temür'e vardılar. Taharten ve Germiyanoglı ve Düz­ me Aydınoglı ve Menteşoglı ve İsfendiyar'un elçisi bile Te­ mür'e vardılar. Amma bunlarun her birisi bir nev-ile varmış­ lardı. Germiyanoglı İpsili hisarından habsden vezir-ilen kaçdı. Ayucılar, maymuncılara uydı, Temür'e vardı. Menteşoglı saçın sakalın yoldurup ışıh olup vardı. Aydınoglı çerçilik ide vardı. İsfendiyar'un ilçisi-y-ilen Taharten nöker olup bile vardı.21

gibi ifadeler, halk ruh ve hafızasının alay tarafına hitap etti­ ği için anlatırnda bir canlılık ortaya çıkmıştır.

Bunlardan başka, mesela Sultan Il. Murad'ın ordusuna Karamanoğlu tarafından gönderilen askerler için padişahın ağzından şu sözler dökülür:

20metin, v. 71b-73a.

21metin, v. 79a-b.

40

Hayatı ve "Tarih"iy/e Aşık Paşazade: Hayatı

Diledi kim Karamanoglı'ndan geleni dahı göre. Andan gelen leşkerün begine eyitdiler: "Sen dahı getür adamlarum gös­ ter." didiler. Ol dahı cebelüsini arz itdi. Kaltak eyerlüler, yırt­ maç kürklüler, örmeç kuşatlular, kabalak dülbendlüler, özen­ güsi kayışı ipden Turkutlunun birer bölük at ogrılarını divşü­ rüp göndürmiş. Akçayluoglı'na dönüp hünkar eydür: "Be­ nüm anun yardımına ihtiyacuru yokdur Hak taala inayetinde. Amma min-vechin mashara eksük idi, anun-ıçun göndürmiş­ dür." didi.22

Benzetmelere başvurması da üslubuna ayrı bir çekicilik vermiştir.

Eger sorariarsa bu vezir kim? Cevab İstanbol esiri Rum Mu­ hammed'dür kim sonra padışah anı it gibi bogdurdı.23 Kıral hôd kafasa girmiş kuzguna dönmiş-idi.24 Ve bu tarafda Pir Ah­ med dahı kim beg oldı, kuyrugınbulamaga başladı.25 Hernin ki Karaman kargaları ve kuzgunları Sultan Bayezid'ün şahinlerin gördiler, tagıldılar, kaçdılar.26

Bunlara ek olarak Derviş Ahmed Aşıki, eserinde adet ve örflere geniş yer vermiş, kız görmek, gelin almak, sünnet düğünü gibi hadiseler onun dil ve üslubuna ayrı bir canlı­ lık katmıştır. Her devrin belası olan rüşvet hadiseleri de eserde ayrı bir yer tutmuştur. O, rüşvet için; "söz kesen, dil tutan, iş bitiren" gibi ifadelerin yanında "insanları utandıran" gibi ifadeler de kullanmış ve rüşvetin ne şekilde verilip alın­ dığını da anlatmıştır.

Anlatımında zaman zaman Dede Korkut hikayelerini anımsatan ifadelere de yer vermiştir.27 ifadede bu şekilde menkıbe ve hikaye türüne yönelmesi, dilinin akıcılığını ver­ diği gibi sade ve anlaşılır olmasını da sağlamıştır. Kullandı-

22metin, v; 169a-b.

23metin, v. 184a.

24metin, v. 222a.

25metin, v. 226b.

26metin, v. 263 b.

27metin, v. 265a.

41

Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi

ğı kelimeler açık, anlaşılır Eski Anadolu Türkçesi sözleridir. Bu bakımdan eserin anlaşılmasında zorluk çekilmez. Kısaca söylemek gerekirse bunlar, Aşık Paşazade'nin dili ne şekilde kullandığım göstermekte ve dilindeki canlılığın kaynağınıvermektedir. Bütünbunlar göz önüne alındığında Aşık Paşazade'nin eseri içinmenkıbeve tarih demekten çok, gerçekiere bağlı tarihi hikayeler bile denebilir. Ancak Aşık Paşazade'de açık ve canlıbir tarih şuuru ve Al-i Osman sev­ gisi vardır. Hemen her hadisenin sonunda tarih vermeyi ih­ mal etmediği gibi Osmanlı padişahlarını, tarih ve hadiseler içinde bir gözlemci olarak okudukları, dinledikleri ve gör­ dükleriyleadım adım takipetmesi, onunbirbaşka yönüdür.

EsERi:

MENAKIB u TEV.ARİH-İ AL-İ ÜSMAN

Aşık Paşazade eseri için Menakıb kelimesini kullanmasına rağmen, bugüne kadar yapılan neşirler, Menakıb u Tevarzh-i Al-i Osman değil, Tevarfh-i Al-i Osman28 veya Aşık Paşazade TarfhP9 isimlerini taşımaktadır.

Tevarfh-i Al-i Osman'ın şimdilik bilinen on iki nüshası vardır. Giese ve Ali Beyneşirlerini esas alarakyeni bir neşir yapan, fakatyazma nüshalardan doğrudan faydalanmayan Atsız, Giese'ye dayanarak on bir nüshayı ayrı ayrı ele alıp bilgi vermektedir. Ayrıca eserin eksik nüshaları da vardır. Atsız, bütün bunları şöyle tanıtmaktadır.

Tevarih-i Al-i Osman Nushaları:

Aşıkpaşaoğlu'nun mukayeseli basımını yapan Giese bu tarihin mevcut nushaları hakında bilgi veriyor. Nushaların bir takımı tam, bir takımı eksiktir.

28 Tevarfh-1 At-i Osman, Ali Bey neşri, istanbul 1332; Ahmed Aşıki; Tevarfh-i At-i Osman, Atsız neşri, istanbul 1947.

29 Aş1k Paşazade Tarihi, Friedrich Giese neşri, Leipzig 1929.

42

Eseri: Menakıb u Tavarih-i Al-i Osman

Tam nushalar şunlardır:

1.Upsala nushası: Tornberg kataloğunda 279 numara ile göste­ rilmiştir. Kitabın adı yoktur. Gayet güzelyazılmışbir nushadır. Fakat imla yanlışları ve ihmaller oldukça fazladır. Yanlış cilt­ lenmiştir ve kitapta dört yerde büyük atlamalar vardır. Giese bu nushayı kendi basımına temel yapmıştır.

2.Murdtmann nushası: "Menakıb ve Tevarih-i Al-i Osman" adında bir kopyadır. 1859 da Henri Cayol'un elinde bulunan biryazmadan istinsah olunmuş; fakat sonra Cayol orijinali kay­ bolmuştur. Pek iyi bir nushadır. Fakat bunda da ihmaller ve imla yanlışları görülüyor.

3.Berlin nushası: Prnsya Devlet Kütüpanesinin şark yazmaları kısmında 2448 nurnarada "Menakıb ve Tevarih-i Al-i Osman" adıyla kayıtlıdır. Sonunda birçok sayfalar eksiktir. Giese'ye gö­ re en iyi yazma budur. Fakat Giese kendi basımına başladıktan sonra bunu görebilmiş ve bunu hasıma temel yapamamıştır. Berlin nushası önce Istanbul'da kitapçıların elinde bulunuyor­ du. Maalesef Almanlara satıldı. Bu nushayı gören Raif Yelken­ ci bu harekeli ve güzel nushanın aşağı yukarı 950 (=1543) yılla­ rında istinsah edilmiş olduğunu söylüyor.

4.Dresden nushası: Adı "Tevarih ve Menakıb-ı Al-i Osman" dır. Dresden Kıral Külüpanesi şark yazmaları kataloğunda 60 nurnarada kayıtlıdır. İyi bir yazmadır. Fakat bunda da mühim atlamalar vardır. Bir de Türkçe kelimeler yerine Arapça-Acem­ ce kelimeler oturlulmuştur ki bu gayretkeşlik başka yazmalar­ da yoktur.

5.Nikolsburg nushası: Nikolsburg (Mahren) Şatosunda Prens Ditrichstein'ın kütüpanesindeki nushadır. İhmaller, acelecilik­ ler ve imla yanlışları ile doludur. Fakat tam bir nushadır. 897 (=1492) tarihine kadar gelmektedir.

6.Vatikan nushası: Adı "Kitab-ı Menakıb-ı Tevarih-i Al-i Os­ man" dır. Güzel yazısına rağmen pek kötü bir yazmadır. Sayfa rakkaroları da yanlıştır. İçinde eksikleri de vardır. Buna rağ­ men istinsah tarihi belli olan tek nusha budur. Istanbul'da Ka­ tib Mustafa tarafından 997 rebiülevvelinin ortasında (=1589 şu­ batının başı) istinsah edilmiştir.

7.Istanbulnushası: Müze-iHümayundabulunanbu nushaIstan-

43

Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi

bulhasuruna temel olmuştur. 908 (==1502) yılınakadar gelmekte­ dir. Eksikler ve yanlışlarla doluve bazan da kanşık bir nushadır. Fakat bazı noktalarda diğernushalan tamamlamaktadır.

8.Paris nushası: 118 numaradadır. ifade farkları bakımından öteki nushalardan epey ayrıdır. Bundan dolayı Giese, nusha farklarını gösterememiştir. Aradakifarklarınçokluğu ve başka sebepler yüzünden Wittek bu nushayı Aşıkpaşaoğlu'nun kay­ nağı saymıştır.

9.Mısır nushası: Ezher Camisinde (Rivaq ül-Etrak, Nu. 3732) bulunan bu nusha hicri 900 yılının safer ayına ait (== 1494 kası­ mı) bir vak'a ile bitmektedir. Giese bu nushadan faydalanama­ mıştır. Bu nushayı ilim dünyasına tanıtan Joseph Schacht onu "büyük kalınbir yazma; güzel, büyük yazı, tamamen harekeli" olarakvasıflandırmaktadır. (Kahire ve IstanbulKütüpanelerin­ deki Eseriere Dair, Nu. 88, Prusya İlim Akademisi Felsefe-tarih Şubesi tebliğleri, berlin, 1928).

10.Kilisli Rıfat tarafındanbahsedilennusha: KilisliRıfat, "Türk Yurdu, dergisinin 1927'de çıkan 28inci sayısında cilt: 5) bu yaz­ madan bahsediyor, baştan ve sondan eksik olmasına rağmen Istanbul basımından daha iyi olduğunu söyliyerekbazı örnek­ ler vermek suretiyle Istanbul basımının yanlışlarından birkaçı­ nı düzeltiyor. Bugünbu nushanın nerede olduğu belli değildir. ll. Ahmed Vefik Paşa nushası: Böyle bir nushanın olduğu Ah­

med Vefik Paşanın 9 teşrinievvel 1292 de A. D. Mordtmann'a yazdığı mektuptan anlaşılıyor. Fakat bu nushanın da ne oldu­ ğu belli değildir.

Tevarih-i AI-i Osman'ın eksik nushaları da şunlardır:

1.Oksford nushası: Her sayfası 18-21 satırdan 17 yapraklık bir Aşıkpaşaoğlu parçası olan bu eser basılmamış Ethes katalo­ ğunda 2049 numaradadır. Bu nushada şiirler yoktur. Bab baş­ lıkları da çoklukla ihmal olunmuştur.

2.Viyana nushası: Viyanacia İmparator-Kıral Kütüpanesinde

982numaradadır. 20-30 sayfalık bir parça olan bu nusha Istan­ bul nushasına benzemektedir.

3.Paris nushası: 50-60 sayfalık bir parça olan bu nusha Upsala nushasına benzemektedir.

44

Eseri: Menilkıb u Tevarih-i Al-i Osman

Bunlardanbaşka bilimalemineçıkmamış olan Süleymani­ ye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4954 nurnarada kayıtlı bir nüsha daha vardır. Bu nüsha tamdır ve bir ajanda defterine yazılmıştır. Haza Menakıb u Tevarfh-i Al-i Osman başlığını ta­ şıyanbu nüsha, güzelbir rik'a ileyazılmıştır. Bununlabirlik­ te şimdilik, Aşık Paşazade Tarihi'nin on iki nüshasının varlı­

ğından bahsetmek gerekir. Bu nüshada sayfa esas alınmışve yazan, ajanda sayfalarına bağlı kalmıştır. Her sayfada otuz üç satır bulunmakla birlikte, zaman zaman satır sayısının otuz ikiye düştüğü, bazen de otuz dörde çıktığı görülür.

Süleymaniye nüshası sonuncusu eksik bırakılmış 167 "bab"dan meydana gelmiştir. Bu nüshada dikkat çeken bir durum vardır. O da 161. bab sonunda yer alan tarihlerirı fark­ lı oluşudur. Yazarbu babda Il. Bayezid'in Karabağdan seferi­ ni anlatmıştır. Babın sonuna doğru,

Akkerman'a kadı nasb itdive hutbe-i İslam okındı bu iki şehir­ lerde bile. Bu fethün tarihi hicretün sekiz yüz toksan tokuzında vakı alındı Sultan Bayezid Han Gazi elinden.

dendiği halde aynı bab,

Bu menakıbun tamamınun tarihi hicretün sekiz yüz toksanın­ da receb ayınun yigirmi altıncı güninde yikşenbe güni tamam olındı.30

şeklinde sona ermiştir. Ayrıca bundan bir önceki babın so­ nunda yer alan tarih de 887/1482 olarak verilmiştir. Bu se­ ne, Sultan Cem'in hacca gittiği senedir.

Halbuki Boğdan'a (Moldova) ilk sefer 87911475 tarihinde Fatih tarafından yapılmıştır. İkinci sefer ise 889/1484 yılın­ da Il. Bayezid tarafından gerçekleştirilmiştir.3ı Bu durumda üzerinde çalıştığımız her iki nüshada da, 899 olarak verilen tarihin 889 olması gerekmektedir. Zaten bab sonundaki ta­ rih de 890/1485 şeklindedir.

30metin, v. 269b, s. 169.

31ismail Hami Danişmend, izahil Osmanli Tarihi Kronolojisi, 1 . Cilt, s. 383.

45

Aşık Paşazade 1 Osmanoğulları'nın Tarihi

Kilisli Rifat'ınbahsettiği/2 şimdiye kadar gün ışığına çık­ mamış bir nüshaysa, bizim bulduğumuz ve yayında esas alarak Süleymaniyenüshasıyla karşılaştırdığımız nüshadır. Bu nüsha İstanbul Arkeoloji Müzesi Kitaplığı'nda bulun­ maktadır.33 Ali Bey'in Aşık Paşazade Tarihi'ni yayınlaması üzerine bu nüshaya tesadüfen rastlayan Kilisli Rifat, matbu ve yazma nüshayla ilgili olarak şunları söylemektedir.

Mezkür eseri çok severim, çok okurum. Lakin her okudukça bir takım kelimelerin yanlış, bir takım cümlelerin manasız olu­ şu beni pek üzüyordu. "Şu kitabınbir doğru nüshası bulunsa" diye hasret çekerdim. Hüsnüniyetimneticesi olarak, çok şükür şu günlerde doğru bir nüshasını buldum. Basmasıyla karşılaş­ tırdım. Neticede gördüm kibasma tahminden çokfazla herbad denilecek kadar yanlış imiş 34

Ali Bey baskısıyla bahsettiği yazmayı yer yer karşılaştıran KilisliRifat,böyleceAli Beybaskısının dayandığı nüshanın35 tutarsız ve yanlış taraflarııu da ortaya koymaya çalışmıştır. Hatta Raif Yelkenci ve Atsız'ın bahsettiği, bizim de dikkati­ mizi çeken fazla bablar konusunda o, şunları yazmıştır.

Eserin sonunda müellifin ikrarı vechile eser 166 babdan ibaret olmaklazım gelirken,bablar 196 olmuş. Demekki otuz bab faz­ ladır. Bir bir saydım, böyle buldum. Bu halde ya müellifin sö­ zü veya eserin şimdiki vaziyeti yanlıştır. Bana öyle geliyor ki bu esere sonradan kalem karışdırılmış; bu fazlalık o yüzden vücuda gelmişdir.36

Bu görüşe katılan başka araştırmacılar da vardır. William

32 Kilisli Rifat, "Aşık Paşazade Tarihi", Türk Yurdu, c. 5, nu. 28, istanbul 1 927, s. 392.

33Aşık Paşazade, Tevarlh-iAt-i Osman, istanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi, nu. 1504.

34Kilisli Rifat, bkz. agm, s. 392.

35Aşık Paşazade, Tevarlh-iAt-i Osman, istanbul Arkeoloji Müzeleri

Kütüphanesi, nu. 478.

36Kilisli Rifat; agm, s. 391 .

46

Eseri: Menakıb u Tevarih-i Al-i Osman

L. Langer ile Robert P. Blake bunlardandır. Bunlar birlikte yayınladıkları bir makalede;

Bu yeni tespit edilen yazmalardan en azından üçü, Codex Va­ tikanus'dan daha iyi olmakla birlikte onlar da bu önemli kay­ nakla ilgili sorunları çözmemize yardımcı olamamaktadır. Ek kısımlar nüshadan nüshaya oldukça değişmektedir. Büyük öl­ çüde emin olduğumuz tek husus, Aşık Paşazade'nin kendisi­ nin olayları 1485 ya da 1486'da bitirdiği ve sonraki bölümlerin 1510 civarında yazıldığıdır.37

Ayrıca yazma nüsha için;

Şu nüsha sıhhatlibir nüsha olmakla beraber, ma'teessüf baştan ve sondan noksanı var. Bablarını saydım 140 babdır. Demek ki 26 bab noksandır. Bunun yarısı başa yarısı sona düşüyor.38

Kilisli Rifat'ın ele geçirip okuduğu bu nüsha, sadece baş­ tan ve sondan eksik değildir. Harekeli olan ve her sayfada on üç satıra yer veren bu nüshanın orta yerlerinde de eksik­ lik vardır. Ancak sayfa ve varak numaraları birbirini takip ettiği için bu durum anlaşılamamaktadır.

37 William L. Langer-Robert P. Blake, "Osmanlı Türklerinin Doğuşu ve Tarihsel

Arkaplanı", Söğüt'ten istanbul'a, s.177-181 . 38 Kilisli Rifat; agm, s. 391 .

47

Not: Kitaptakibölüm/bab numaraları, okuma kolaylığı sağlamak amacıylakonmuşturve özgün metindeyoktur.

ÜSMANOGULLARI'NIN TARİHİ

Bize nimet veren, İslam'a yöneiten ve sevgilisi Muhammed'in -salat ve selam onun üzerine olsun­ ümmetinden kılan Allah'a hamd olsun.

Ey aziz insan! Ben fakir, Şeyh Yahya'nın oğlu Derviş Ah­ med Aşıki'yim. Şeyh Yahya da, yüce Sultan Aşık Paşa'nın oğlu Şeyh Selman'ın oğludur. Aşık Paşa da, Seyid Ebulve­ fa'nın halifesi, devirlerin önde geleni Baba İlyas'ın oğlu ufukların aydınlahcısı Muhlis Paşa'nın oğludur. Allah hep­ sinin kabrini nurlada doldursun.

Ben fakir, Kostantiniyye'de her bir şeyden el çekip, Al­ lah'ın hoşnut olacağı işlerle uğraşıp ona teslim olarak, hırs­ tan uzak sabır elbisesini giyip köşemde oturmuş ve dua sofrasını sererek, nimetiere kavuşmuştum. Ansızın dostlar­ dan bir topluluk, Osman soyunun tarih ve güzel hikayele­ rinden söz açtılar. Ben fakire de sordular, karşılığında Or­ han Gazi'nin imaını İshak Fakıh'ın oğlu Yahşı Fakılı'ten okuyup bildiğim kadarıyla cevaplar verdim. İşte Orhan Gazi'nin imamının oğlu olan Yahşı Fakıh, Sultan Bayezid Han'a gelinceye kadar bu hadise ve menkıbeleri yazmış. Ben de Orhan Gazi'nin imamının oğlu Yahşı Fakıh'e bağlı kalarak, başkalarından duyduklarımla birlikte, Osmano­ ğulları'nın sözlerinden ve olaylarla dolu menkıbelerinden bazılarını kısa ve öz olarak kaleme aldım. Kalem de bu uç­ suz bucaksız safhada kalbime söyledi. Her bir şeyden elini çeken bu aciz de can kulağıını kalemin sesine tuttum, gön­ lüm hayretler içinde kaldı ve söylemeye başladım.

Şiir

Allah hep bilen, hep diri olan hep güçlü olandır Yaratıcı, güzelliklerveren, hazır ve görüp gözetendir

Ey bu varlıkları yoktan yaratıp gösteren

Hepsini yerli yerince koyup birliğini dillerde söyleten

51

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]