Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:
Abdullah Bey.docx
Скачиваний:
3
Добавлен:
01.07.2025
Размер:
472.65 Кб
Скачать

2.1.2. Tarihsel Süreç İçerisinde Türk Sağlık Yönetimi

Tarihimizde yer alan Selçuklu- Osmanlı devletlerindeki tıp geleneği halen devam etmekte, bunun yanında o kültür de aynen korunmaktadır. Cumhuriyetim ilanı ile beraber sağlık kavramımız modern bir zemine oturtulmuş, sürekli devlet örgütlenmesi ve işbirliği ile desteklenmiştir. Daha çok Avrupai yol izlenilmeye çalışılmıştır. Sağlık politikaları temel süreçte, dünyadaki eğilimlerden bağımsız kalmayarak, temel tercih değişiklikleri göstermiştir[CITATION TCS15 \l 1055].

1920-1923 yılları arasında ilk sağlık politikası oluşturulmuştur. Kurtuluş savaşı sırasında tifo, kolera, veba, sıtma, çiçek, verem gibi hastalıklar Anadolu’da oldukça yaygındı. Savaşın getirmiş olduğu yoksullukla birlikte, sağlık hizmetlerinde de eksiklikler bulunmaktaydı[CITATION Ayd99 \l 1055]. TBMM’nin kurulmasının ardından Sıhhiye ve Muayeneyi İçtimaiye Vekâleti kurulmuştur. 03.05.1920’de yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısına da Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olan Adnan Adıvar katılmıştır[CITATION Ayd99 \l 1055].

1920 yılında kurulmuş olan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık sektöründeki ilk Bakanlığıdır. Bu nedenle kurulmasındaki ilk amaç öncelikle ülkenin sağlık şartlarını iyileştirmek, toplumsal sağlığı bozan iç ve dış etkenlere karşı savaş vermek, gelecek kuşakların sağlıklı yetişmesini sağlamak, halk sağlığını korumak gibi konularda kanunların kendisine verdiği yetki ve sorumluluklar içersinde çalışmalarını sürdürmüştür[ CITATION Gür981 \t \l 1055 ]. 1920 yılındaki Bakanlığın elinde hiçbir resmi kayıtın olmaması, savaş sonrası yaşanan bulaşıcı hastalık riski, göçlerin artması gibi nedenlerden dolayı Bakanlık bunlara tedbir olarak istatistikler oluşturma yoluna gitmiştir[ CITATION SSY731 \t \l 1055 ].

Cumhuriyetim ilk yılarlında, Sağlık Bakanlığı’nın ilk hali olarak ‘Sıhhat ve İçtima-i Muavenet Vekaleti’ kurulmuş ve ülkemizdeki tüm sağlık hareketi bu kuruma bağlanmıştır.. 1925 yılında yayınladığı ilk çalışma programı ise şu şekildedir;

Devlet Sağlık Örgütünü genişleterek köye kadar götürmek, sağlık personelini yetiştirmek, numune hastaneleriyle, doğumevleri ve çocuk bakımevleri ve çocuk bakımevleri açmak, halk sağlığı bakımından önemli olan sıtma, verem, trahom, frengi, kuduz gibi hastalıklarla savaşmak ve sağlıkla ilgili kanunları yapmak, Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Hıfzıssıhha Okulu kurmak ’[ CITATION Akt15 \l 1055 ].

1923-1945 arasındaki dönemde tüm sorunlara rağmen yatılı öğrenciler alınarak sağlık personeli yetiştirme çalışmaları başlamıştır. Bu dönemde çıkarılan en önemli kanun 1930 yılındaki Umumi Hıfzıssıhha Kanunudur. Bu kanunun çıkmasında Dr. Refik Saydam’ın büyük Katısı olmuştur. Çıkarılan bu kanunla, bütün yurtta devletin sağlıkla ilgili görev ve yetkileri belirlenmiştir[ CITATION Ert00 \l 1055 ].

1923-1937 yıllarında Dr. Refik Saydam bakan mevkisinde bulunmuş, sağlık kavramını öne çıkaran tedbirler almıştır. Sınırlı kaynaklarla ölüm, doğum ve sakatlık oranları, hastalıkların kontrolü ve önlenmesi gibi uygulamalara önem vermiştir[ CITATION Hay981 \t \l 1055 ]. Sıtma, verem, frengi, trahom, cüzam gibi bulaşıcı hastalıklarla karşı geniş çapta bir mücadele başlamıştır. Bu konuyla ilgili kanunlar çıkarılmıştır[CITATION Özt99 \l 1055].

Dr. Refik Saydam döneminde sağlık hizmetlerini yürütülmesi için yerel yönetimler tarafından ’Numune Hastaneleri’ açılmıştır. İlk açılan numune hastaneleri ise; Ankara, İstanbul, Sivas, Erzurum ve Diyarbakır numune hastaneleridir[ CITATION Hay98 \t \l 1055 ].

Bu dönemin diğer bir önemli gelişmesi ise tıp eğitimini teşvik edilmesidir. Bu alanda eğitim alan öğrencilere karşı barınma ve giyinme giderleri karşılanmıştır. Uygulama ile beraber 1923 yılında 554 olan doktor sayısı, 1940’lı yıllarda 2387’ye çıkmıştır[ CITATION Hay98 \t \l 1055 ].

1945-1960 arası dönemdeki sağlık politikaları özellikle 1946 yılında Sağlık Bakanı olan Dr. Behçet Uz ‘Milli Sağlık Politikası’ çalışmalarına başlanmıştır. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir arada verilmesi amaçlanmıştır[ CITATION Özs98 \t \l 1055 ]. Ancak bu dönemin en önemli sorunu II. Dünya Savaşı olmuştur. Türkiye savaşa girmemesine rağmen sonuçlarından dolaylı olarak etkilenmiş ve salgın hastalıkların artmasıyla ülkenin sağlık durumu bozulmaya başlamıştır (Öztürk, 1999). Bulaşıcı hastalıklara yönelik kurulan özel örgütler devam etmiş, 1949 yılında ‘Verem Savaş Dernekleri’ kurulmuştur[ CITATION Hay98 \t \l 1055 ].

Bu dönemi Dr. Refik Saydam dönemindeki uygulamalardan ayrın yönü; sağlık hizmetlerinin yerel yönetimlere bırakılması uygulamasından vazgeçilmiş, yerel yönetimlerdeki hastaneler Sağlık Bakanlığı’na bağlanmıştır. Böylece sağlık hizmetlerinin yürütülmesi merkezi bir yönetime bağlanmıştır.

1960’lı yıllar ülkemiz için oldukça hareketli geçmiştir. 27 Mayıs Darbesi ile beraber ülkedeki Demokrat Parti iktidarı son bulmuş, ülke yeniden temellendirilme yoluna gitmiştir. Sağlık kavramı 1961 Anayasası içine de girmiştir. 49. Maddesinde ‘Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşabilmesi ve tıbbı bakım görmesini sağlamakla görevlidir. Devlet yoksul ya da dar gelirli aileleri sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayacak tedbirleri alır ’ olarak tekrar tanımlanmıştır. Sağlık bu tanıma göre temel ve insani bir haktır. Ayrıca devletinde kişiye karşı sağlık getirmekle yükümlü olduğunun altı çizilmiştir[CITATION Yıl94 \l 1055].

1960’ı takip eden yıllardaki en büyük değişim 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın devreye girmesiyle başlamıştır. 224 Sayılı kanunun kabul edilmesi ile beraber, cumhuriyetin ilanından beri istenen sağlık hizmetlerinin her bireye eşit şekilde ulaştırılma ülküsü gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Kanun ile beraber köyler, taşralarda örgütlenilmeye başlanmış, vatandaşlara rahat ulaşabilmenin olanakları aranmaya başlanmıştır.

1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun ile beraber 1983 yılına kadar tüm vatandaşlara imkân sağlanabilme yolu güdülmüştür. Her tabana yaygın, bütüncül bir yapı anlayışıyla sağlık ocakları, il ve ilçe hastaneleri kurulmaya başlanmıştır. İlk pilot uygulama ise Muş ilinde 1963 tarihinde 19 sağlık ocağı ve 35 sağlık evi ile başlamıştır[ CITATION SSY73 \t \l 1055 ].

1965’te çıkarılan ve Nüfus Planlamasına vurgu yapan 554 sayılı kanun ile beraber nüfusun artış hızını indirecek politika güdülmeye başlanmıştır. Geniş bölgelere gitmek yerine daha dar ve imkânı kısıtlı bölgelere hizmet götürülmeye başlanmıştır. 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın 1969 yılında ilanı ile beraber genel sağlık sigortası tekrar gündeme gelmiştir[CITATION TCS15 \l 1055].

1982 Anayasası bazı kişi hak ve özgürlükleri için oldukça büyük önem arz etmektedir. Vatandaşların sosyal güvenlik haklarının baki olduğunun altı çizilmiş ve tüm sorumluluk devlete yüklenmiştir. Bu Anayasa’nın 60. Maddesine göre ülkede yaşayan her yurttaşa sosyal güvenlik hakkı verilmiş ve devletin de bu tedbirleri sağlayacağının altı çizilmiştir. 56. Madde de ise genel sağlık sigortasının olması gerekliliğinin altı çizilmiştir[CITATION TCS15 \l 1055].

Anayasamızın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler bölümü konumuz için oldukça mühimdir. Bu başlığa ait üçüncü bölümde Ailenin Korunmasına vurgu yapmıştır. Ailenin huzur ve refahını, sağlığını devlet sağlamakla zorunludur ibaresi vardır[CITATION TCS15 \l 1055].

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 1990 yılında sağlık sektörü ile alakalı temel bir plan hazırlatmıştır. DPT ve Bakanlık tarafından beraber yürütülmüştür. Planın adı ise “Sağlık Sektörü Master Plan Etüt Çalışması”dır. Bu planın ilanı ile sağlık reformları tek tek ele alınmaya başlanmıştır. 1992-1993 yıllarında üst üste iki tane Ulusal Sağlık Kongresi yapılmış, reformlar üzerine teorik çalışma üretilmeye başlanmıştır. 1992 yılında ödeme gücü bulunmayan vatandaşlar için 3816 Sayılı kanun ile beraber yeşil kart imkanı sağlanmıştır. Geliri düşük vatandaşlara da böylece sağlık hizmeti ulaşmış olmuştur.

1990’lı yıllarda yürütülen Sağlık Reformu çalışmalarının ana kaynak noktalarını sıralamak istersek;

  • Ülkedeki tüm Sosyal Güvenlik kurumlarının tek bir yere bağlanılması ve acilen genel sağlık sigorta sisteminin kurulması,

  • İlk adım sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi

  • Hastanelerin özerk hale getirilmesi ve kendi bütçelerinin oluşturulması

  • Sağlık Bakanlığı’nın diğer hizmet veren kuruluşları denetleyen bir yapıya kavuşması

2003 yılından sonraki sağlık politikalarının adı, Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı olmuştur. 3 Kasım’da yapılan genel seçimleri takip eden süreçte 16 Kasım 2002’de kurulan 58. Hükümetin planlarında “ Herkese Sağlık” adı altında sağlıksal temel hedefler belirlenmiştir.

Planın belirlenmesinden hemen sonra ise Sağlıkta Dönüşüm Programı hazırlanmış ve bakanlık tarafından ilan edilmiştir. Bu plan 8 ana teme üzerine oturtulmuştur. Bunlar;

  1. Sağlık kurum ve kuruluşlarının tek planlayıcısı ve Sağlık Bakanlığı’dır,

  2. Tüm bireylere genel sağlık sigortası verilmesi

  3. Herkese ulaşabilen, hoşgörülü bir sağlık sistemi oluşturulması

  • Temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi ve aile hekimliğinin kurulması

  • Oldukça hızlı ve kaliteli sevk, idare zincirinin kurulması

  • Sağlık işletmelerinin özerk yönden kuvvetlenmesi

  1. Bilgi, kültür seviyesi ile aynı oranda beden gücü yerinde sağlıklı insan profili oluşturma

  2. Döngüye katkı sağlayabilecek eğitim kurumlarının oluşturulması

  3. Etkili bir şekilde hizmetin verilebilmesi için akreditasyon sağlanması

  4. İlaçların, malzemelerin akılcı kullanılması

  5. Rahatlıkla bilgiye ulaşılabilecek sağlık bilgi sisteminin kurulması

Özellikle 2003 ve 2008 yılları sağlıkta dönüm yılları olmuştur. 2003 yılında hazırlanan ve duyurulan plan ile sağlanan birikimler etkin bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Sağlık alanındaki reformlar, dünya genelindeki benzer reformlar örnek alınarak yapılmaya çalışılmıştır. Ülkenin temelini atılmasından bu yana meydana gelen tüm miras ve birikimlerden faydalanılmış, daha önce yapılan projeler etkin bir biçimde harmanlanmıştır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulamaya konduğu son birkaç yılda ülkemiz, sağlık politikalarındaki değişikliklerin kamuoyunda sıkça tartışıldığı, ortaya konan icraatların hizmet sunanlar kadar hizmet alanlar tarafından belirgin bir şekilde hissedildiği bir sürece tanıklık etmiştir.

Daha önce kötü örnekler olarak hastanede rehin bırakılma olayları ile karşılaşılmamak için sosyal güvenliğin kapsamı geniş tutulmuş ve genel sağlık sigortası sistemine geçilmeye çalışılmıştır. Acil durumlu hastanın ulaştırılma sorunu, yerini daha uygun nitelikli bakım yataklarına bırakmaya başlamıştır.

Parasızlıktan rehin kalan hastalar yerine, sosyal güvenliğin kapsamı ve Genel Sağlık Sigortası ana konular olmuştur. Acil hasta nakli sorunu yerine, yeterli sayı ve nitelikte yoğun bakım yatağı talepleri dile getirilir hale gelmiştir. Geçmişte ülkedeki yağılan aşılamanın oranı çok düşük olduğu için, yeni bir aşı takvimi belirlenmiş, yeni aşılar ilave edilmiştir.

2003 yılında Acil Eylem Planı’nın oluşturulmasıyla, sağlık politikalarındaki reform ilişkileri sağlık politikalarının tarihsel süreci içerisinde önemli bir parçası olmuştur[ CITATION Ara83 \l 1055 ].

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]