Добавил:
Upload Опубликованный материал нарушает ваши авторские права? Сообщите нам.
Вуз: Предмет: Файл:
İran Dış Politikası.docx
Скачиваний:
0
Добавлен:
01.05.2025
Размер:
127.05 Кб
Скачать

1.2.1. İran İslam Devrimi

Aslında devrimlerin birçoğu halkına baskı uygulayan liderlerin tarihe hediyesidir diyebiliriz. İran İslam Devrimi de Şah'ın liberaller, Müslümanlar, pazarcılar, entelektüeller ve hümanistler üzerindeki baskısına ve zorba yönetimine karşı gerçekleştirilmiş-halka dayalı- bir yeniden yapılanma harekâtıdır. Bu harekât Fransa'da sürgünde bulunan Humeyni tarafından organize edilmiş ve başarıya ulaştırılmıştır. Rıza Pehlevi döneminde ekonomik kalkınmaya öncelik verildiği için ülkede hızlı bir endüstrileşme süreci yaşanmış, bunun sonucunda birçok köylü iş imkânlarından faydalanabilmek için kentlere göç etmiştir. Şehre, iş ve daha iyi bir yaşam umuduyla gelen bu insanlar genelde fakir ve eğitimsizlerdi. Humeyni işte bu fakir insanların ve tüccar (bazaar) grubunun desteğini alarak başarılı bir devrim gerçekleştirmiştir. Petrol rafinerilerindeki işçiler greve giderek, tüccarlar ise devrime ekonomik destek sağlayarak devrimin başarıya ulaşmasını sağlamışlardır25.

Devrimin başarıya ulaşmasından sonra İran'ın bölge ülkelerine bakış açısını yansıtması açısından Humeyni'nin 1 Aralık tarihindeki konuşmasına bakmakta fayda var:

"Bu kutsal ayda, İslam'ı korumak, tiranları ve parazitleri devirmek için kanlarınızı feda ediniz".

Bu açıklama, aslında İslam Devrimi'nin sadece İslami nitelikte olmadığını, bir takım siyasi açılımları da beraberinde getirdiğinin göstergesidir. Humeyni bölgedeki monarşilere ve krallıklara açık bir gönderme yapmaktadır.

1979 Mart'ında yapılan referandum sonucunda %99 gibi ezici bir çoğunlukla İran İslam Cumhuriyeti kabul edilmiştir. Devrim hem halk hareketi olması hem de İslam ve Cumhuriyet kelimelerini yan yana getirmesi açısından oldukça önemlidir. Devrimden sonra İran ve Ortadoğu dengeler ve saflar değişmiştir. İran, Batı'nın "sadık kölesi" olmayı bırakıp, artık kendi "kendisinin efendisi" olmaya karar vermiştir. Uzun bir zaman Pehlevi hanedanlığı tarafından bastırılan "İslam" kimliği de baskın bir faktör haline gelerek gerek sosyal hayatta gerekse siyasi hayatta etkisini hissettirmeye başlamıştır. Devrimle beraber gelen değişim rüzgârı İran'ı genel anlamda "Batı", özel anlamda ise "ABD" ve İsrail düşmanı haline getirmiştir. Bu algılamanın ilk yansıması da Amerikan Büyükelçiliği'nin öğrenciler tarafından işgal edilmesiyle kendisini göstermiştir. 444 gün süren rehine krizi sonrasında İran-ABD ilişkileri kopma noktasına gelmiş ve bundan sonra bir daha eski haline dönmemiştir26.

Devrim sonrası Ortadoğu'da, diğer devletlerin de İran'a karşı olan bakış açıları ve İran algılamaları da tabii olarak değişmiştir. Çünkü kendi yönetimlerinin "parazit ve tiran" olduğunu ve bunların yıkılması gerektiğini iddia eden yeni bir oluşumun bölge ülkeleri tarafından elbette iyi karşılanması beklenemezdi. Devrimin kendi ülkelerine ihraç edilme tehlikesi bölgedeki diğer yönetimleri oldukça rahatsız etmiştir. Doğal bir savunma refleksi olarak bölge ülkeleri de İran'a mesafeli durmayı kendi çıkarları açısından daha faydalı bulmuşlardır. Aslında "İslam Devrimi" zaten bölgesinde yalnız olan İran'ı tam bir yalnızlık içersine itmiş ve kendisinin diğerleri tarafından "öteki" olarak algılanmasına sebep olmuştur. Zaten dini (Şii)ve etnik yönden (Farsi) ayırt edici kimliğine bir de "devrimci" faktörü etkilenince İran'a yalnızları oynamaktan başka bir seçenek kalmamış, gerek bölgesel ve gerekse küresel düzeyde bir dışlanma ile karşı karşıya kalmıştır27.

Devrim rüzgârı sadece Ortadoğu bölgesini değil, Atlantik'in diğer tarafını, yani Amerika'yı da etkilemiştir. ABD ve Batı karşıtı olan bir ülkenin, diğer bölge ülkelerine de benzeri devrimleri ihraç etme olasılığı, bölgedeki Amerikan çıkarlarının zarar görmesi ve ABD'nin bölgedeki prestijini yitirmesi olarak yorumlanmıştır. Zaten Sovyet Rusya ve ABD arasındaki güç mücadelesinde hassas bir konumda olan Ortadoğu'ya, İslam merkezli ve Batı karşıtı bir İran faktörünün etki etmesi asla kabul olunamazdı. Bundan dolayı devrimin etkisi mümkün olduğu kadar minimum düzeye indirgenmeli ve bunu sağlamak için de gerekli tedbirler alınmalıydı. Öncelikle, eski müttefik (yeni düşman) İran'ın yerine, bölgedeki Amerikan çıkarlarını korumak için en uygun aday olarak Mısır görülmüş ve İran'ın kaybı telafi edilmiştir fakat en önemli tehlike olan -devrimin ihracı sorunu- ise hala bertaraf edilememiştir. İslam Devrimi'nin diğer bölge ülkelerinde tekrarlanabilme riski Amerikan dış politikasında "paranoya" haline gelmiştir. İran'ın İslam merkezli yeni dış politikasının uzun vadede Amerikan çıkarlarını kötü yönde etkilemesini engellemek için ABD de yeni karşı politikalar üretme gereği duymuş ve İran'ı gerek bölge ülkelerin yardımıyla, gerekse alman ekonomik tedbirlerle etkisiz hale getirmeye çalışmıştır28.

Devrim sonrası İran dış politikasının itici motorunu "Batı karşıtlığı" ve "İslam kimliği" oluşturmuştur. Özellikle Amerika (Büyük Şeytan) ve Sovyetler Birliği (Küçük Şeytan) ve İsrail (Siyonist Rejim) üzerine özel bir vurgu yapılmıştır. Bu nitelemeler ve oluşumlar aslında Dini Lider Humeyni'nin fikirlerini yansıtmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti'nin yeni anayasasına göre Humeyni hem iç politikada hem de dış politikada en önemli karar verici haline gelmiştir ve kendisini Veliyi Fakih olarak nitelemiştir. Yani tüm güç Humeyni'nin ellerinde toplanmıştır. Humeyni başat güç olmanın avantajını da kullanarak yeni İran dış politikasını kolayca şekillendirmiştir.

Соседние файлы в предмете [НЕСОРТИРОВАННОЕ]