
- •İktisadi ve idari bilimler fakültesi
- •İçindekiler
- •II. Bölüm XXXIII
- •İran'in orta asya, afganistan ve azerbaycan XXXIII politikasi XXXIII
- •İran diş politikasi
- •1.1. Devrim Öncesi İran Dış Politikası (1925-1979)
- •1.2. Devrim Sonrası İran Dış Politikası
- •1.2.1. İran İslam Devrimi
- •1.2.2. İran-Irak Savaşı (1980-88)
- •1.2.3. Rafsancani Dönemi
- •1.2.4. Hatemi Dönemi (1997-2005)
- •1.2.4.1. Birey Olarak Hatemi
- •1.2.4.2. Hatemi'nin Dış Politika Anlayışı
- •1.3. İran Dış Politikasını Meşgul Eden Güncel Konular
- •1.3.1. Basra Körfezi'nin Güvenliği
- •1.3.2. Irak'taki Belirsizlik ve Mevcut Yeni Oluşum
- •1.3.3. Nükleer Enerji ve Bölgenin Silahsızlandırılması
- •1.3.4. Afganistan Politikası
- •1.3.5. Ekonomik Açılımlar
- •1.3.6. 11 Eylül Sonrası Amerika-İran İlişkileri
- •İran'in orta asya, afganistan ve azerbaycan politikasi
- •2.1. İran'ın Bölgeye Bakışı ve Avantajları
- •2.1.1. Sscb'nin Dağılmasından Önce İran'ın Bölgeyle İlişkileri
- •2.1.2. Sscb'nin Dağılmasının Ardından İran'ın Bölgeye Yaklaşımı
- •2.2. İran'ın Bölgeyle İlişkilerinin Potansiyeli
- •2.3. İran Dış Politikasını Sınırlandıran Faktörler
- •2.4. Yeni Bağımsız Devletlerin İslamî Muhalefet Sorunu ve İran Bağlantısı İddiası
- •2.5. İran'ın Ekonomik Örgütlenmesi ve Teknolojik-Mâli Yetersizliği
- •2.6. Türkiye-İran ve abd-Rusya Rekabeti
- •2.7. Hazar'ın Statüsü Sorununda İran'ın Tutumu
- •2.8. İran'ın İkili İlişkileri
- •2.8.1. Azerbaycan'la İlişkileri
- •2.8.2. Tacikistan'la İlişkileri
- •2.8.3. Afganistan'la İlişkileri
- •2.8.4. Özbekistan ve Türkmenistan'la İlişkileri
- •Ahmedinejad dönemi ve iran diş politikasi
- •3.1. Dış Politikanın Dinamikleri
- •3.2. Ahmedinejad'ın Dış Politika Anlayışı
- •3.3. Nasıl Bir Gelecek
- •3.4. Pragmatizmin Çöküş Sinyalleri
- •3.5. Ahmedinejad Dönemi ve İran'ın Küresel Konumu
- •3.6. Türkiye ile İlişkiler
- •Kaynakça
3.6. Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ve İran, iyi ilişkiler kurmaya ihtiyacı olan komşu ülkelerdir. İki ülkenin büyüklüğü, tarihi ve sahip oldukları kültürel zenginlik, taraflara çeşitli alanlarda işbirliği imkanı ve ihtiyacı sunmaktadır. İran, Türkiye için Orta Asya'ya karayolu ulaşımı fırsatı sunarken, Türkiye İran için Avrupa'ya açılan kapıdır. İran'ın, Türkiye üzerinden doğal kaynaklarını Avrupa pazarlarına sunma şansı varken, Türkiye de İran üzerinden Orta Asya, Kafkasya ve Hazar Havzası ile ekonomik ilişkiler kurma potansiyeline sahiptir. İki ülkenin jeopolitik konumlan her ülkeye farklı stratejik, jeopolitik ve ekonomik değerler sunmakta ve çeşitli alanlarda ortak çalışma zorunluluğu doğurmaktadır. Türkiye ve İran, dost olma yolunda özellikle 1997'den sonra önemli adımlar atmaktaydı. Türkiye-İran ilişkilerinde 1997'den sonra yakalanan olumlu ivmenin Ahmedinejad döneminde sürdürülmesi zor gözükmektedir. Ahmedinejad'ın radikal çıkışları, iki ülkenin rejim, bölgesel politika ve küresel konum farklılığını açık şekilde gözler önüne sermiştir. Bu açıdan bakıldığında, yakınlaşma sağlanmaya çalışılsa da, iki ülke arasında ilişkilerin iyileşmesi yönünde beklenen ve istenen ilerleme kaydedilemeyebilir. Ahmedinejad'ın radikal tutumu, İran-Türkiye ilişkilerinde sorun yaratmanın yanı sıra, Türkiye-ABD ilişkilerinde de yeni bir kriz alanı oluşması anlamına gelmektedir. Türkiye; İran'ın kitle imha silahı geliştirme, terörizmi destekleme, siyasal İslam olgusunu yayma, Orta Doğu Barış Süreci'ne engel olma ve ülke içindeki totaliter şeriat rejimi modeli konularından endişe duymaktadır. Ancak Türkiye, ABD'nin İran'da köklü rejim değişikliğine dönük sert ve radikal politikalarından yana olmamıştır. Türkiye'nin İran politikası, rejimin kendi iç dinamikleri ile iç ve dış politikada reform yapılması esasında şekillenmektedir. Bu bağlamda Türkiye, AB'nin İran politikası çizgisine daha yakın gözükmektedir. Bu açıdan bakıldığında ABD-İran arasındaki gerginlik Türkiye için çeşitli sorun ve krizlerin ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile Türkiye, İran sorunu nedeni ile ABD ile yeni bir krizin eşiğindedir denebilir119.
SONUÇ
"Ahmedinejad İranı’ nın dış politikası, devrim sonrası Humeyni dönemini hatırlatmaktadır. Ancak, birçok konuda benzerlikler bulunsa da, temel bir farklılık mevcuttur:
Humeyni dönemi İran'ında birçok İslam ülkesi, devrim rejimini meşru olarak görmezken, bu ülkelere devrim ihraç edilmesi düşünülmekteydi. Ahmedinejad yönetiminde ise, Humeyni'den farklı olarak, Batı karşısında daha iyi direnebilmek için, şimdilik, İslam ülkeleri ile iyi ve yakın ilişki kurma eğilimi vardır. Başka bir ifade ile yeni İran yönetiminin radikalleşme gündeminde; ABD, AB ve İsrail öncelikli konuma sahiptir. Ahmedinejad yönetimi "rejimin bekasının güvence altına alınmasında" pragmatist yaklaşımları başarısız olarak değerlendirmektedir. İran'ın yeni dönemde kendi bekasım sağlamak için "saldırganlığı" akılcı bir politika olarak algıladığı gözükmektedir. Radikal muhafazakârlara göre İran, Batı ile uyumlu hale gelmek için devrimci amaçlarından vazgeçmiş ise de, rejim güvencesini alamamıştır. Devrimci ülkülerinden uzaklaşma sürecine giren İran, Batı ile ilişkilerinde sürekli kaybetmiştir. 1997'den sonra Batı ile uyumlu olmaya çalışmış, ancak nükleer sorun başta olmak üzere, birçok konuda istediği sonucu alamamıştır. İran yeni dönemde "varlığı kabul edilmediği takdirde" uyumlu olmayacağım bildirmektedir.
Ahmedinejad'ın İsrail, ABD ve AB karşıtı açıklamaları bunun açık göstergesidir. Bu politikaların sonucu olarak İran, önemli sorunlar yaşamaya başlamıştır. İran'ın tehlikeli olduğu konusunda uluslararası toplumda fikir birliği oluşmaya başlamıştır. Nitekim uluslararası kuruluşlarda İran aleyhinde kararlar alınabilmiştir. Nükleer çalışmalar bağlamında, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile ilişkileri gerginleşmiştir. Ayrıca, İsrail ve insan haklan konusunda BM'de iki defa İran aleyhinde karar çıkmıştır. İran'ın dostları kendisinden uzaklaşmakta ve bölge devletlerinin İran'ın nükleer çalışmalarından duyduğu tedirginlik artmaktadır. Bu fırsattan mutlaka yararlanmak isteyen ABD ve İsrail; İran karşıtı propaganda çalışmalarına hız vermiştir. ABD ve İsrail içinde İran'a askeri müdahalede bulunulmasını isteyen grupların var olduğu bir dönemde, İran'ın radikalleşmesi askerî müdahale için meşru bir zemin oluşturabilir. İran Batı'ya, kendisine yapılacak bir saldırı karşısında Irak ve Afganistan gibi olmayacağını ve bu eylemin faturasının Batı için çok ağır olacağını hissettirmektedir. İran'ın bu gövde gösterisi tam tersi bir sonuç verebilir, çünkü İran'ın bu etkinliği, Batı'yı ciddi şekilde tedirgin etmektedir. Batı, radikal İslam Dünyası'nda nüfuza sahip olan İran'ın nükleerleşmesini istememektedir. İran'ın radikalleşmesi Batının da sertleşmesine yol açmaktadır. Bölge de istenmeyen durumlar yaşanmaya başlamıştır.